Kristen Dunst ve Oscar ödülü almış Julia Roberts'ın filmde rol aldığını fark ettiğim zaman filmden beklentim hayli yüksek olmuştu. Filmi izledikten sonra beklentimi fazlasıyla karşıladığını gördüm.

Filmin daha ikinci dakikasında aykırı bir öğretmen olan Katherine Watson'ın Wellesley Koleji'ne geliş amacının uyum sağlamak değil, bir şeyleri değiştirmek olduğu vurgulanıyordu. 

Benim dikkatimi çeken ilk yer: Katherine Watson'ın ilk derste elde ettiği izlenimlerden sonra ikinci derse farklı bir görselle çıkması sonucunda, öğrenciler programda olmadığını söylediği anda öğrencilere sorar:

-İyi mi peki? Haydi hanımlar. Yanlış cevap yok. Ne düşüneceğinizi söyleyen kitap da yok. 

Burda sabit bir düşünceyi değil öğrencilerin kendi düşüncelerini öğrenmeye çalışması çok etkileyiciydi. Daha sonra sınıfta sanatın nasıl olabileceği tartışılırken birinin görsele iğrenç demesi üzerine "Sanatın iğrenç olması yasak mı?" diye sorması gerçekten sanatın sadece insanda güzel duygular uyandırması anlamına gelmediği mesajını veriyor. Ayrıca van Gogh'un Ay Çiçekleri tablosunu öğrencilere gösterirken sanatçının gördüğünü değil hissettiğini çizdiğini fakat insanların bunu anlamadığını söylediğinde de bazen sanatçıların anlaşılamayacağını ya da yüzyıllar sonra anlaşılacağının mesajını veriyor. 

Wellesley Kolejinde nerdeyse kızların iyi birer ev kadını olmak üzere eğitim aldığını görüyoruz ve Katherine Watson bunun karşısında durmaya çalışırken Başkan Carr'e hesap sorduğunda aldığı cevap 

-Yüz yıl önce kızların yüksek okul mezunu olması düşünülemezdi bile. Belki de ne kadar yol aldığımıza bakmalısınız. 

Eğer bu cevap karşısında Katherine Watson gibi insanlar ne kadar yol aldıklarına bakıp gelecek için çabalamasaydılar belki de hala o düzende devam ediyor olacaktık. 

Film gerçekten çok etkileyici ve muhteşemdi.