Bugün her günün yağmurlusuydu, şemsiye almamakta ısrar ettim. Sonra kendime sordum. Kendimi cevapladım. Tekrar sordum. Tekrar cevapladım. Kızdım kendime. Sustum kendime.
-Neden ıslanıyorum, bütün bu insanlar gibi bir şemsiye tutmuyorum. Neden yeşil kabanı giydim? Siyahı almamış mıydım yağmurlu günler için?
-Cezalandırmak istiyorum seni, kendimi.
-Neden ceza?
-Belki de temizlik demeliyim, arınmanı istiyorum. Yağmur döksün üstümdeki tüm fazlalıkları ve yükleri.
-Bu ne kadar anlamlı, diğer insanlar gibi bir şemsiye alsam elime, belki mor bir şemsiye. Çok güzel olmaz mı?
-Olur, tabi.
-Ama boğuluyorum. Yağmur alsın, götürsün beni. Yağmur beni kaybetsin. Hiç olmayayım, tanımasın kimse beni.
-Olmayacağını bile bile neden her gün aynı dileği diliyorsun, bunu neden yapıyorsun bana, kendine?
-Fark ettin mi ağlıyorum ama yağmur gizliyor. Diğer insanlar görüyor mu sence gözyaşlarımı? Görsünler istiyorum.
-Görmesin kimse seni, beni. Yeterince rezil oldun, fazlasıyla zavallı oldum.
-Kalbim ağırlaşıyor artık. Yaslanmak istiyorum o dağa. Rahatlamak ve huzura ermek istiyorum. Görsün, korusun kollasın istiyorum. Saç diplerim dahi sızlıyor, ben daha fazla kesmeyeyim o okşasın beni sevsin ve görsün istiyorum. Gerekirse herkes görsün eğer o da görecekse razıyım daha fazlasına ve minnettar kalırım yağmura, mor bir
şemsiye de istemem.