Bir yerden başlamak gerekirse bu blog işine bence ilk konu kesinlikle çoğumuzun ihtiyacı olan motivasyon olmalı. Yıllarca okuduğumuz okullardan beklediğimiz sonuçları alamama, göze çarpan orantısız hayatlar, işsizlik, "some coğrafya problems" ve covid diye bir vatandaş var ki hiç söylemiyorum; emdi bütün enerjimizi bu ve bunun gibi daha marsa yol yapabilecek upuzun bir liste hepimizin 20’li 30’lu veya daha başka en verimli, dinamik, enerjik çağlarımızda merhum Edinburg Dükü Prens Philip’in son zamanlarındaki gibi hissetmemize neden oldu. O yüzden vay be azme bak diyeceğimiz, biraz da hayranlık duyacağımız bir kişiliği ele almak istedim bugün. Bakalım kendimizden bir şeyler bulacak mıyız, bakalım motivasyonumuz için bir katkı olacak mı... Amaaan boşverin ikisi de olmasa da genel kültür olsun, bir ortamda aaa şöyleymiş der havanız olur.

O zaman bugün rotamız Arjantin toprakları… Herkesin aklına bu ülkeyi duyduğunda farklı şeyler gelebilir tabii ama benim aklıma gelen Evita (Küçük Eva) lakabıyla bilinen Arjantin’in güzeller güzeli First Lady'si "Eva Perón." (keşke alkış efekti verebilsek)


Bir hayat düşünün ki 33 yıl sürsün ama günümüzde dahi birçok farklı alana konu olsun... Hiç vikipedi'yi ilgilendiren meselelere bulaşmadan bu kadını kendime göre anlatacağım. Düşünsenize; eşiniz bir diktatör ama halk size tapıyor. Kulağa tuhaf gelse de kıskanılası bir şey.

Yasak bir ilişkiden doğan, babası tarafından istenilmeyen, gayrimeşru bir bebek olarak dünyaya geldi. 15 yaşına kadar devam eden sıkıntılı yaşamının akışını değiştirebilmek için bir adım attı ve Buenos Aires’e taşındı. (15 yaşında hala oyun oynadığımızı düşünüp utansak mı biraz?) Ah bu para, diyor ya şarkıda; varlığı bir dert yokluğu yara, bu minnak leydimizin de olmuş başına bela. Hayatını devam ettirebilmek için radyo, tiyatro, kabare gibi birçok işte çalışmış. Leydimiz bu işlerde gösterdiği başarısının ve azminin karşılığını alarak 1943 yılında hatırı sayılır hatta dönem şartlarına göre rekor bir ücretle sözleşmesini yenilemiş. Eee hayat bu, kırılma noktalarıyla meşhur Evita’nın hayatının kırılma noktası gelip çatmış: 1944 yılı. Genç subay Juan Domingo Perón sahnede. Evita beyaz atlı prensiyle nihayet tanışmış. Tabii resimlere bakarak prens deme kararını size bırakıyorum. (Ama gideri de var abartmayalım J.)

Juan Peron bu dönemde yapılan darbede aktif bir rol oynamış ve önemli görevlere getirilmiştir. Eee biz erkeklerin zeki, çevik ve ahlaklısını severiz. Bu abimiz de bulmuş bizim güzeller güzeli leydiyi; kaçırır mı, hemen gözünün önünde olacağı bir işe yerleştirir veee arka fonda "love is in the air" yakınlaşma başlar. Gelgelelim hangi aşk engelsiz olur... 1945 yılında yapılan sivil darbeyle Albay Peron tutuklanır. Durur mu bizim asi leydi, bırakır mı prensini mapus damlarında... Tam bir cefakar kadın örneği sergiler, sendikaları ve işçileri örgütleyerek büyük bir grevin öncüsü olur ve albayı serbest bıraktırır. Ah biz  kadınlar, istesek kadere bile yön veririz... Yiğidimiz, aslanımız, albayımız ikinci dahi adımı atarak birkaç gün içerisinde Evita ile evlenir. Buraya kadar bana bile "abiii aşka bak" dedirten hikayeye o dönem başrollerimizin yakın çevresi onların arasındaki bağa aşk değil bazı içsel eksikleri tamamlama arzusu der. Kadınların güce taptığı fikri kafamda yankılanınca kulağımda "yine hüsraan" diye bir ses yükselmedi değil. Bizim prens dediğimiz beyimizin de devlet başkanlığı seçimlerinden önce üzerine yapışan kadın düşkünü imajınından kurtulmak için yanında başkanlığı sırasında bulunduracağı akıllı, zeki bir kadına olan ihtiyacı beni de bu içsel çıkar evliliği fikrine yaklaştırdı. Bugüne kadar yakındığım TC erkeğinin yanına, Arjantin erkeklerini de ekledim.


Albay Peron 1946 yılındaki seçimleri kazanınca bizim Küçük Eva oldu First Lady Eva... Azimle s*çan duvarı deler gibi bütün ambiyansı bozacak bir lafı buraya eklemek istemesem de sanırım durumu en iyi özetleyen cümle... Leydimiz bu dönem zekası, karakteri ve duruşuyla tüm Arjantin halkının sevgisini kazandı. Ve biraz feminist duygulara ithaf olacak ama Arjantinli kadınlara seçme ve seçilme hakkını vaat ederek bu hakkı onlara kazandırdı. Halkı için kendi ismiyle kurduğu vakıfta gece gündüz çalışan bu azimli kadın; bu başarıyla tarih sayfalarını adını gururla yazdırdı. O, yaptığı yardımlarla ve çalışmalarla artık Arjantin halkının azizesiydi. Derken leydimiz sağlık sorunları yaşamaya başladı, dayanılmaz ağrıların sonunda yapılan sağlık kontrolünde kanser olduğu ortaya çıktı. Juan Peron için tarih tekerrür etti çünkü ilk karısı da rahim kanserinden ölmüştü. İlklerin kadını yine bir ilke imza attı, tedavi için Amerika’ya gitti. Arjantin tarihinde ilk kemoterapi uygulanan isim oldu. Her ne kadar azmine hayran bıraksa da narin vücudu bu sürece dayanamadı ve 26 Temmuz 1952’de, 33 yaşında hayatını kaybetti. Milyonlarca Arjantinli bu erken ölüm karşısında yasa boğuldu ve bu yas 30 gün sürdü.


Eva Peron tabiri caizse öldükten sonra da rahat bırakılmayan kadınlardan. Albay Peron şahsen bana hiç sağlıklı gelmeyen bir fikirle eşini mumyalatma kararı aldı ve 2 yıl süren gizli bir mumyalama işleminden sonra bu mumyayı salonunun baş köşesine koydu ve evde gerçekleşen davetlerde onu sergiledi. Buradan gelecekteki kocama sesleniyorum: "Aşkım sen burayı örnek almasan da olur." Bu arada mumyalama işleminin neden iki yıl sürdüğünü merak edenler olursa bu konuda mumyalama işlemini gerçekleştiren İspanyol doktorun Eva’ya aşık olduğu ve ondan hemen ayrılmamak için işi uzattığına dair söylentiler var. Bu erkeklerin de ayarı yok doğrusu. Derken 1955 yılında Arjantin’de yine bir darbe olur, Juan Peron ülkeden kaçar ve Eva’nın mumyasından simgeleşmesinden korkulduğu için kurtulmak istenilir. Eva’nın mumyası bu süre içerisinde oradan oraya sürüklenir. 1957 yılında araya Papa’nın girmesiyle Eva’nın mumyası İtalya-Milano’ya gönderilir. 1971 yılında ise yürütülen birtakım diplomatik yazışmalar sonucunda mumya tekrar Arjantin'e belli deformasyonlara uğramış şekilde getirilir.

Rahat bırakın kardeşim şu kadını, dediğinizi duyar gibiyim... 1974 yılında Albay Peron tekrar başkan seçilir ve 1975 yılında ölür. Yerine 3. eşi Isabel Peron başkan olur ve Isabel Peron Evita’nın mumyasını Buenos Aires’te ki aile mezarlığına gömdürür.

Şükür ki başka bir şey yapmamış diyoruz.


Her ne kadar ölümünden sonraki süreç trajik olsa da fakir bir aileden bulunduğu yere azmiyle gelen bir kadının yaşamına şahit olduk. Bazen çok yaşamak değil yaşadığın sürede neler yapmak esastır ya hani... 33 yılda tarihe geçmiş bir kadından bahsettik. Bu da size asla pes etmemeniz için bir motivasyon ışığı olsun. Ve tabii ki de madem Eva Peron’dan bahsettik yazımızı Evita Müzikali’nin meşhur şarkısını tavsiye ederek bitirelim:


"Don’t cry for me Argentina!" ("Benim için ağlama Arjantin!")