Sakladığım duyguların esaretinde yaşamak istemezdim elbette, bu durum kente özgü. Bilindiği gibi korkaklık biraz eğlencelidir, illa sığınacak bir mağara olduğu için. Yolda yürürken her an suç işlediğimi düşünerek badem ağaçlarının altına saklanırım. Basit bir edimin etrafında ilkel duygularımdan kaçarım. Yalnız kaldığımda davranışlarıma dikkat etmem. Bu kadar kısa sürede doğum yaparım.
O zaman kaçacak bir şey de kalmaz fakat her şey insanların arasına karışınca gün yüzüne çıkıyor. Hiçbir şey yapamadığım halde neden korkuyorum? Oysa sınırların dışına bile çıkmam. Biliyorum, her şeye itiraz etmemin bedeli bu. Her ne kadar dile getirmesem de tavırlarımdan anlaşılıyor. Basit bir şey yaptığımda esaretim perçinleşiyor veya artık kente dayanacak gücümün kalmadığı gerçeği yüzüme çarpıyor.
Küçücük olmasına rağmen karışık bir kentte güvenlikten bahsedersem yalan söylemiş olurum. Milyonlarca birbirine güvenmeyen insanın oyalandığı bir sirk gibi. Bir kent her şeyden önce berrak olmalı, en azından denizi olanlar. Cambazların, aymazların ve röntgencilerin arasında tüm gün duyduğum seslere birkaç örnek vermezsem de ayıp olur:
"HIIIRRRRAAAAH HIYAHHIYAHIYAHIAYHIAY"
"LAAAAAAAAANNNN GEEEEEEEEELL"
"PİŞT PİŞT"
"ŞU DA NE YAPIYOR BİLİYON MUU?"
Kırık aynada cinleri gördüğümde denize atlarım. Kıskanmayın, evim denize çok yakın. En yakın mağara o. Cinler, eller, sigara, James Joyce ve Roberto Bolaño... günler bundan ibaret. Bunun dışındakiler uzun zamandır kaçırdığım bir ziyafet. Marcel Schwob, Soysal gölgede bıraktıklarım, dönüp bakmamalıyım. Şimdi kırık aynayı yüzüme döndürmeyin, şamdanı gövdemden çıkarın. Solgun, sönük şamdan daha fazla yüreğimi delmesin, lütfen kapınızı açın. Pervane beni yakalarsa tanrını yerim. Daha çiçek doğuracak yaşta değil bedenim, o zaman her gece ayak ucuma o gelmez.
F. Salih.
2021-09-14T19:22:13+03:00Teşekkürler :)
Haneke
2021-09-10T22:42:09+03:00Özgün, ilgi çekici bir üslubunuz var. Tebrik ederim.