Küçüktüm. ''büyüyünce ne olacaksın'' diye sorarlardı. Büyüyünce arkeolog olacaktım veya gazeteci veya yazar veya oyuncu veya kıyafet tasarımcısı. Hepsini aynı anda olacaktım. Hiçbirini aynı anda olamadım. Notlarım pek iyiydi. Sınıfın başarılı öğrencilerindendim. Matematikte başarılıydım. Küçükten beri yazar çizer dururdum. Günlüğüme yazmadan uyuyamazdım. Liseye geçtim. Ergenliğin verdiği deli dehşet duygu geçişlerinin üstüne benim kafadaki tahtaların eksilmesiyle notlarım düştü de düştü. Artık güzelim Anadolu öğretmen lisesinin en başarısız, arka sırada uyuklayan, derselerde aralıksız hayaller kuran, tembel mi tembel, işe yaramaz öğrencisi oldum. 16 yaşındaydım. Sordular; sayısal mı istiyorsun sözel mi??? Ne anlarım sayısaldan. Artık dört işlem bile yapamaz hale gelmiştim. Aklım fikrim. Gazete okumak, köşe yazısı takip etmek, hikayeler uydurmak, günlüğümü sonu gelmez hayallerle doldurmaktaydı. Sayısal seçtim. Sözelde iş bulamazsın, aç kalırsın dediler. Sayısalda çok bölüm var illa ki birşey çıkar ekmeğini kazanırsın diye eklediler. Küçüktüm, salaktım kim ne derse inanırdım. Tamam dedim sayısal okuyacaktım. Matematiğinden fiziğine, kimyasından biyolojisine dayadılar önüme sınavları. Yaz dediler, çöz dediler. Yazdım yazdım sildim. Çözmeye çalıştım bir türlü çözemedim. Denklemler uzadı da uzadı önümde. Sonu gelmez problemler, bitmeyen işlemler kağıtta oynaştı durdu. Beceremedim. Yine başarılı bir öğrenci olamadım. Sınava girecen tercih yapacan üniversiteye gidecen dediler.Tamam dedim. Sınava girene kadar özel derslerin dershanelerin yolunu arşınladım durdum. Kararımı vermiştim. Mühendis olacaktım. Yolum belliydi. Matematikten yine mi kalmışım, olsun. Fizik kuralları aklımda kalmamış mı olsun. İlle de mühendis olacaktım. Bu seçimi ben yapmıştım. Tüm başarısızlıklarıma rağmen mühendis çıkacak, ailemi gururlandıracaktım. Yine de ne olur ne olmaz diye sözel bölümün de sınavına girecektim. Mühendis olacaktım ama bakın görün sözelim de iyi diyecektim. Diyemedim. Puanlarım leş gibi geldi. Şairleri yazarları okuduğum kadarıyla biliyordum. Gerisine çalışmamıştım ki nasıl yapayım? Neyse ki harika! bir sayısalcı olduğumdan istediğim şehirde, İzmir'de gıda mühendisliği tutuyordu. Hemen tercih listeme yazdım. Hemen de tercihim tuttu. Kendimi İzmir'de mühendislik öğrencisi olarak buldum. Hazırlık süper bişeydi. Yedim içtim eglendim. O tiyatrodan o konsere gidiyor, Kordon'da çimlerde yuvarlanıyordum.Bir gün hazırlık sınıfında bir duyuru yapıldı. Herkes kendi bölümüne gidecek bir derse girecekti. Demo ders gibi bişeydi. Gittim. En önde oturuyordum. Artık mühendis adayıydım. Sorumluluk sahibi bir öğrenci olacak, yüksek dereceli bir ortalamayla mezun olmayı kovalayacaktım. Demo derste bunları düşünüyordum. Dersin yarısına doğru bana bir darlanma zuhur etti. Hoca dersi ingilizce anlatıyordu. Ders biyolojiydi. Hazırlıkta doğru düzgün okula gitmediğimden, sürekli o parti senin bu şenlik benim kosturduğumdan İngilizcem epey tırttı. Dersi anlamıyordum. Anlamayışım hocanın gözüne çarptı. Kadın bana yaklaştı. Sıkıldıysanız çıkabilirsiniz dedi. Eyvahlar olsun! Daha ilk ders! Yok hocam mok hocam basım ağrıyor hocam dedim. Geçiştirdim. Ders bitti. Çıkışta ağladım. Hazırlık bitti. Birinci sınıfa geçtim. Sınav tarihleri geldi ağladım. Sınav sonuçları açıklandı ağladım. Ödevimi yapamadım ağladım. Uzay aracına benzeyen hesap makinesini kullanamadıma ağladım. Sınıfta kaldım daha ilk yıldan okulu uzattım ağladım. Babama okul uzadı diyemedim ağladım.Ağladım da ağladım anlayacağınız. Her sınava çalışırken defterim gözyaşlarımla ıslanırdı. Yapamiyom ben yaaaa başka bölüm okucam diye ağlardım. Az sabret bunun finali var bütü var yaz okulu var tek dersi sınavı var diye diye beni vazgecirdiler. Mühendislik fakültesinde yedinci yılıma kah ağlayarak kah bırakcam bırakcam diye tutturarak geçti de geçti.Ne ben bölümü bıraktım ne başarılı bir öğrenci oldum ne mezuniyetin yakınından geçtim. Aklım da fikrim de hep yazmak yazmak yazmak vardı. Hep okumak hep yazmak hep oynamak istiyordum.Şimdi yirmi dört yaşındayım. Akranlarımın bir kısmı benim yapamadığımı yapıp okulu çoktan bıraktı. Bir kısmı mühendis çıktı. Bir kısmı da ben gibi sürüncemede kaldı.Ben de işte mühendisliğin multi-disipliner yapısını çözücem, başarılı bir mühendis olup yurduma katkıda bulunucam. Gıda sektörüne devrim niteliğinde yenilikler sunucam filan derken kafayı tırlattım. Şaka şaka. Okulu bırakmama ramak kaldı, kaldı da bırakıp da ne yapicam o işi de bir çözebilsem dünya daha güzel bir yer olacak benim için.