Çocuk olduğum öğrencilik yıllarımda, resim derslerinde kullandırılan bıçağı olmayan bu makaslara hep soğuk yaklaşırdım; yanılmışım. Basit bir plastik makasın -ki ben buna "pseudo makas" demek istiyorum- verilen görevi layıkıyla yapmasındandı belki de onunla aramdaki soğukluk. Elimizi kesmesin diye kullandırılan bu makas, aslında kesme vazifesini kendisine verilen vazife çerçevesinde oldukça da iyi yapıyordu. Görevi de hem boyundan hem de niteliğinden büyüktü, sert bir oluklu kartonu kesmek. Fakat plastik bir makasla mukavva bir karton parçasını istenilen şekle getirmek de ona hükmeden kişinin meziyetlerine bağlıydı. Makası kullanan çocuk, güçlü bir baskıyı kartona vereceği şekil planına sadık kalarak uygulamalıydı. Bu, o yaşlar için oldukça büyük bir yetenekti. Çünkü plastik bir makasa hükmeden, yaş aldıkça daha büyük bir özgüvenle gerçek makası daha doğru kullanabilirdi; bu doğru. Fakat burada yine aslan payını, bıçağı olmamasına karşın kontrolü altında olduğu gücün baskısına karşı koyabilen makas almalıdır her zaman. Güce karşı koyup bükülmeden hatta kırılmadan istenilen şekli o kartondan çıkaran, güçsüz gibi görünün fakat iki ucunun birleştiği yerde kendisinden beklenmeyen bir güç oluşturan o makas; kafamın, kafatasımın, belki de içindekinin büyüdüğü zamandan beri "insan" olmasam büyük bir zevkle olmak istediğim nesnelerin başında geliyor...


Nesillerdir kırılmadan görevini yapan o makaslara saygıyla...