Bir iç savaşın ülkemize taşırmasıyla daha yakından tanıştık mülteci gerçeğiyle... Belki de bugüne kadar gurbetçi, Almancı vs. dediğimiz insanların benzerlerini ülkemizde görmeye başlamıştık ama bir farkla... Konu farklı ülkelerin iç meselelerine burnumuzu sokmamız, devlet politikası, Orta Doğu gerçeği, adına her ne dersek diyelim mevcut bir savaştan kaçan insanların ülkemize sığınmasıydı.


Küçükken hep kötü şeylerden, kötü birilerinden kaçan insanlar olursa, kapınıza sığınırsa alın onu içeri ve canı artık size emanettir, koruyun onu, diye bir söz hep duyar ve bunun başımıza geleceği günü beklerdik. Suriye'de çıkan savaştan sonra öğrendiğimizi uygulamaya başladık.

Zaman geçtikçe, Suriye'de savaş sona erdikçe rahatsız olmaya başladık içten içe. Kalkmayı bilmeyen misafir gibi gelmeye başlamışlardı gözümüze. Tek sorun aslında orada savaşın bitmesi de değildi, bizim onların iç meselelerine karıştığımız gibi onlar da bizim meselelerimizde taraf olmuş, oy kullanmaya başlamış ve ardı arkası kesilmeyen dedikodular çıkmaya başlamıştı.

Hep Kreuzberg'de Türk mahallesi olduğunu duyunca gururlandığımız tablo Suriyeliler mahallesi olunca canımızı sıkmaya başlamıştı. Kendimize "Acaba ırkçı mıyız?" sorusunu defalarca sormaya başlamıştık fakat bu rahatsızlık neden gurbetçilerimizin başına geldiğinde rahatsız olup aynısını biz yapınca içten içe rahatlıyorduk ki... Yoksa gerçekten de ırkçı mıydık?


Mültecilik bir seçim miydi yoksa mecburiyetten mi gidilirdi? Bunu yine yaşadığımız ülkedeki ağır ekonomik koşulların son zamanlarda dayattığı, hatta ülkenin gençlerinin çok iyi bölümler okumasına rağmen Avrupa'da garsonluk hayali kurmasıyla karşılaştırmamız gerekirdi belki de. Sonuçta savaşın parayla ya da silahla olması pek farklı değildi... Bunun üzerine son zamanlarda söylenmiş en güzel cümlelerden birkaçını Gazapizm dile getirmişti belki de. "Ne getireceği belli olmayan güzel yarınlara. Ben bu yolu seçmedim ki bu yolun sonu karanlık. Üç tarafı deniz, dört tarafı acı dolu bir ülkede memleket mi sorun? Yerim yurdum falan vardı, ışıklarım yanardı..."

Bu sözler bi' an duraksatırdı ırkçı yanımızı. Savaş bitti, ülkenize geri dönün dediğimiz adamlara karşın Avrupa'nın da bize: ülkenizde savaş yok, tek fark Euro değil de TL kazanmanız, lütfen geri gidin, demesi elbette hoşumuza gitmeyecekti. Konuya çok farklı açılardan bakmamız mümkün ama öncelikle kendimize mülteciliğin bir seçim olmadığını, insanların daha iyi bir hayat için buna mecbur bırakıldığını kabullendirmeliyiz... Konu asla Suriyeli, Afgan, Türk ya da Kürt olmak değil...