İnsan hep kendi karanlığına meyledermiş, bundandır ki ışık gözleri rahatsız eder. Sebebi sabit; her daim bir tarafı karanlıkta kalır insanın.
Kendi kendime çocuğa nasihat eder gibi nasihatlar ediyorum bazen.
Yıkıp dökmenin, bir anlık galeyana gelmenin tehlikeleri vs.
Ne çocuk tarafımın hatırında kalıyor bu cümleler
Ne nasihat veren tarafımın aklında.
Tövbesi bozulmuş her ânı, yaşamın kıyılarına vurmuş birkaç ceset misali görüyorum.
Kimliği meçhul, faili meçhul...
İntikam duygusu ile dolup taşıyorum bazen, intikamın kime olduğunu hiçbir zaman bilemeden.
Belirsizliklerimi törpülemek gayesiyle merak denilen vadilere atıyorum bilincimi.
Ne tarafa düşsem ordan sekiyor ve tekrar aynı noktada buluşuyorum kendimle.
Kimsenin hiçbir şeyi görmediği anlarda bir periskop olmayı seçiyorum.
Gecelerim, düşünce dağlarında fikri müsait bir merada otlamakla geçiyor.
Kendimi ararken kendi kendimi kaybeden yolları seçiyorum.
Sonun başlangıcı ile sonun nasıl bir başlangıç olduğu arasında mekik dokuyorum.
Ne başlayabiliyorum ne de son denen durağa varabiliyorum.
Belirsizliği biliyorum, artık belirsizlik damarlarıma karışmış bir zehir gibi.
Karıştıkça daha çok batıyor ve başımla gövdem arasına sıkışıyorum.
Gönül kal derken akıl durmanın sadece yok oluş olduğunu ispat etme çabasında.
Gönül kabullenişe gebe iken akıl sadece başkaldırışa meyilli...