"Onu gerçekten deliler gibi sevmek istiyorum. Onu çıldırasıya seviyorum. Öldürecek kadar seviyorum. Ölecek kadar seviyorum. Onu hayatta hiç kimsenin sevemeyeceği kadar seviyorum. Onun çocukluğunu bilmek, dinlemek, çocukluğundaki sevimli anılarına sevgiyle gülmek istiyorum. Onu bir çocuk gibi seviyorum. Bütün standart duygulardan, adlandırmalardan ve nitelemelerden arınmış olarak sevmek istiyorum. Ama niye? niye? niye? beceremiyorum?
Niye beceremiyoruz? Niye doğru dürüst hissetmekten bile yoksunuz? Duygularımızın sahiciliğine engel olan ne? Gerçekten sevdiğimden ya da sevebileceğimden, acı çektiğimden ya da çekebileceğimden bile kuşku duyuyorum? Niye güvenemiyoruz yüreğimize? Duygularımıza karşı beslediğimiz bu kuşku niye? Yaşadığımız her şey, her şey, her şey niye yalnızca sözcüklerden ve herkesin bildiği oyunlardan ibaret kalıyor? Niye okurken alay ettiğimiz fotoromanları yaşamak zorunda kalıyoruz?
Niye Aleko?
Niye seni seviyorum?”