Müziği çıkarsalar dünyadan herkes deli
Kalbin ağrısı bükülü ipek böyle yazılsın
Ben güvercinim anlamam insanlardan
ölünce cesedimi dört inanmış kelebek taşısın
kötürüm bir çağa uyandık Post Truth
İnsanlar koşsalar bir kuş taziyesine bir yerlerde ahçık korusu
Sütüne muskat doğrardı annem biraz hüzün delirmesi biraz hiç
Tanrının buyruğuyla çiziliyor ırmaklar bunu kediler söylüyor
İnsan kime bir aşk borçluysa
Yutkunmalar defterinde en başa yazılır
Kardeşlere anlatılmayacak rüyalar vardır
incelikler kitabı kalın kalın adamların elinde
Kusursuz zannedilir henüz çatlamamış olan
Gül açılır göz açılır şu tuzlu dilim açılır
Üşümek diye bir acizlik bildirisi var ve ben onu seviyorum
Düğün ve cenazem kışa denk gelsin Rabbim
Gözlerimi çıkarıp bir balığın sırtına pul diye yapıştırdım
Aşklarım asılı duruyor portmantoda
Demincek ağzını burnunu öptüğüm
bir yaprak bana kader dersi verdi
Pır diye havalanır kuşlar bu hep böyledir
tütsülenmiş şarkı gibi suyumuzu içip Allah’a baktık
Sohrab’a benzedim böyle konuşarak
dünya kısa kollu monttur kışın
boynuzun uzayıp göze girmesi veya
bu kelime oyunlarıyla bahar gelmeyecek
Gül açılır göz açılır şu tuzlu dilim açılır
Diken çiğnedi bir kız ağzında hangi kuş duysa ağladı
Neyi kurcalarsam orada saklı bir keder
ve bir peygamber sorusu; ‘neden ben’!
Herkes kırk yaşını beklesin
Bulmak değil bulunmak istiyor insan
Bulunana kadar her şey sana kuyu
Ve herkes sana Yusuf’un kardeşleri