Gecenin bir yarısı ve yine en karanlık yerdeyim...

Hayatın durduğu, benimse konuşmaya, sözlerimi dökmeye başladığım zaman...

Öyle anlar gelir ki yavaş yavaş hayattan soyutlarsınız kendinizi, bir köşeye çekilip tüm bu düzene izleyici kalırsınız, sadece hayatı sorgularsınız. Ne için bu kurulu düzene uymanız gerektiğini.

Düşünür düşünür, bir cevap bulamazsınız tüm bu sorulara hatta neden bunları düşündüğünüzü size bunları neyin düşündürdüğünü bile bile düşünürsünüz.

Sorgularsınız her şeyi...

-İyi miyim?

Bu duruma kötüyüm ya da iyiyim denilmez. Araf işte, ne iyi ne kötü, mutsuz olmak değil, bu bambaşka bir his, bir duygu...

Gecenin bir yarısına kadar uyumayıp düşünüyorum ama

Bu sorulara ait tüm bilinmezlikler burada tükeniyor. Yavaşça dizlerimi karın boşluğuma çekiyorum.

Karanlıktaki sesleri dinleyerek düşündüğüm bütün hayallerimin benden uzaklaşıp pencere pervazına tırmandığını izliyorum.