Dar olan hayata katlanma sebebimiz: daha güzel günlerin geleceğine inanmamızdandır. Bunu fark ettiğimiz anda filmin sonunu duymuş gibi hissederiz. En güzel yerinde tüm heyecan kaçar. Bizim de kısır döngümüze geri döndüğümüzü hissettiğimiz anda yaşadığımız benzer bir histir. Baygınlık... Bir anda kişi bilincini kaybeder. Böyle olmak zorunda değil.


Mutlu olmak mümkün... İlk adım yalnız olduğumuzu ve yalnızlığın bizi çürüten bir hastalık olduğunu anlamamızdır. Yalnızlığı besleyen davranışlarımızı görmeye başladıkça ve nasıl her türlü emeğimizin daha çok yalnız kalmak amacıyla olduğunu fark ettikçe kendimize verdiğimiz zararı hissedeceğiz. Hayatta hiçbir unsur insanın yaptığının yapmaya çalışmıyor.


Bu teşhisten sonra aklımız farklı bir şekilde çalışmaya başlayacak. Biz acıdan kaçan ve zevke koşan varlıklarız. İçinde bulunduğumuz yazılımın ne kadar tehlikeli olduğunun farkına vardığımız anda ilk işimiz var gücümüzle bu doğadan kaçmaya çalışmak olacaktır.


Kendimizi gözlemlemeye devam edelim. Gerçeğe ve şifaya daha fazla yaklaşacağız. Mutlu bir hayat inşa etmemiz lazım. Başlamak için mutsuzluğun kökünü kazımalıyız. Yoksa en nadir olanı; mutluluğu ektiğimiz takdirde kısa zamanda mutsuzluk tekrardan türeyecek ve tüm besinini çalıp mutluluğu ortadan kaldıracaktır. Bir saniyeyi kaçırmaya değmez. Hadi başlayalım!