Sıcaklık konusunda gündüzlerle gecelerin birbirinden bağımsız olduğu bir mevsimin ortalarındaydım. Gündüz vakti yürüdüğüm yolda beynimi yakan güneş kaybolduktan sonra beynimi titreten bir soğuk başlamıştı. Evimin yoluna doğru yönelmiştim. Niçin dışarıdaydım, bunun hakkında bir fikrim de olmamıştı. Perdelerini açmadığım evimde güneşe duyduğum bir özlem sonucu dışarıda yürümüş olabilirim diye düşünerek evime doğru yürümeye başlamıştım. Kafamın içerisinde ağırlık yapan sorular, kaçacak delik aradığı halde yerinde mutluymuş gibi duran geçmişim ve her an eksik olmadığı gibi kafamın çeşitli bölgelerine iğne gibi saplanan gelecek kaygılarım vardı. Kış yiyeceklerini toplamış karınca gibi kafamın içini doldurmuştum ve galiba henüz sonbaharın sonlarındaydık. Kafamın bu doluluğu sebebiyle hangi zaman diliminde olduğumu ve niçin dışarıya çıktığımı bile hatırlayamıyordum. Tanıdığım insanlara selam vermemek için kafamı kaldırmadan yürüdüm. Seslenen de olmadı. Oysa herkes beni tanıyormuş gibi sanki bana bakıyordu. Belki de eğdiğim kafamın ortasında açılan parlaklık gözlerini alıyordu. Gözlerini alıyorsa neden gözlerini kaçırmadılar, bilmiyorum. Gözlerinin aslında nerede olduğunu da bilmiyordum. Ayakkabılarımın sesinden bile rahatsız olacağım bir ruh haliyle toprağı, asfaltı ve kaldırımları incitmeden evime kadar gelebildim. Belki de karıncaları incitmek istemiyordum.
Balkonda üşümek için hoş bir geceydi. İçimde bir huzursuzluk vardı. Sebebini bilmediğim bir huzursuzluktu bu. Olmadık zamanda gelen ve tüm yaşam enerjini alan o huzursuzluk var ya, tam olarak ondandı. Yapmak istediğin birçok şey olmasına rağmen yapacak hiçbir şeyin yokmuşçasına baktığın her yeri veya her şeyi bir boşluk olarak gördüğün anlardan birisiydi. Yanıp sönen evlerin ışıkları, arada bir yavaşça ilerleyen arabaların ışıkları ve şehrin karanlık yüzündeki boşluğun içine atladım. Her şeyinden nefret ettiğim bu şehrin akşam olduktan sonra oluşan sessizliği, gecenin en güzel ayrıntısıydı. Hafiften bir müzik eşliğinde balkondaki soğuk sandalyeye oturdum. Kısa bir süre içim titredi. Kahve bardağım yanımda duruyordu ama onu küllük niyetine kullandım. Müziğim ve sigaram, o an için yeterliydi. Eksik o kadar çok şey vardı ki kahvenin eksikliğini zaten aramıyordum.
Yıldızlar birer birer selam vermeye başlamıştı. Bu kez kafamı eğmeden hepsiyle teker teker selamlaştım. Yıldızların boşluğuna atlamak daha cazip geldi ve attım kendimi gökyüzüne. Her birinin bambaşka bir öyküsü vardı. Bazılarını defalarca dinlemiştim, bazılarını ise ilk defa duyuyordum. Hiçbirinin öyküsünü anlatmasını istemedim o gece. Ben de anlatmayacaktım. O sırada yavaş yavaş kalabalıklaşıyorduk. Böylelikle umudum da artıyordu. Elbette yıldızlardan bir tanesi, benim bir dilek tutabilmem için bana yardım edecek diye düşünüyordum. Uyumadan önce yıldızları izlerdim. Kayan bir yıldız yakalayana kadar da beklerdim. Yakaladığımda ise dileğimi diler ve uyumaya çekilirdim. Geçmişte ummadığım şeyleri bulmuş birisiydim. Zamanla yıldız kaymasına umutlanan bir adama dönüşmüştüm. Yıldızlardan çizdiğim yolların arasında dolaşmaya başladım. Kucaklaştık ve sımsıkı sarıldık bazılarıyla. Yolunu kaybetmiş bir avare gibiydim. Bulduğum bir boşlukta durmaya karar vermiştim. Durduğumda anladım ki bildiğim yollardan geçerek her zaman geldiğim boşluğa gelmiştim. Bir sessizlik çöktü yıldızlara. Halime mi acıdılar, bilmiyorum. Sessizlik sağır edecek türdeydi. Müzik durmuştu.
Son olarak geldiğim yer, bin yıldıza meydan okuyacak gözlere sahip olan kadının evinin üzeriydi. Ne yazık ki gözleri orada değildi. Evin ışıkları da sönmüştü. Perdenin altından yıldızları izleyeceği ihtimali olsun isterdim ama bu şehirden çoktan gitmişti. Gittiği gün, evinin üzerinde bulunan yıldız da gitmişti. Bu yüzden evinin üzerindeki yıldızdan açılan boşluk, benim durağım olmuştu. O günden sonra herkesin birer yıldızı olduğuna ve o nereye giderse yıldızının da onunla gideceğine inanmaya başlamıştım. O evin üzerine geldiğimde oluşan sessizlik bu yüzdendi. Giden yıldızın oluşturduğu boşluğun içindeydim yine. Bir yıldız bekliyordum. Her kayan yıldızdan giden yıldızın dönmesini diledim. Dönmesini beklediğim yıldıza söylememiş olmalılar. Farkında olmadan geldiğim yer, aslında huzur da bulduğum bir yer olduğu için bu gece kaybolan yıldızın boşluğunda üşümek istedim. İçimi dolduran huzursuzluğu bir nebze olsun burada tüketebilirim diye düşündüm. Olağanüstü gözlere sahip olan kadının yıldızı olmak isterdim. Bu yüzden de o boşlukta kendimi onun yıldızı gibi hissediyordum.
Hafifçe ruhuma yön veren müziğin sesi tekrar gelmeye başladı. Ruhum, sakin müziğin eşliğinde dans ediyordu. Olmayan yıldız karşısındaymış gibi estetik hareketler sergiliyordu. Kahve bardağımdan buhar çıkması gerekirken çıkan sigara dumanı gözlerimi yakıyordu. Bu yanma benim düştüğüm boşluktan ayrılmam için bir sebep olamazdı. Duman azaldıkça sigara yaktım. Gecenin tek sıcaklığının sigaramın dumanından geldiğini düşünerek devam ettim. Üşümek için çıksam da bir sıcaklık arıyordum.
Son sigaramı yaktığımın farkındaydım. O yüzden içime çektiğim dumanı ciğerlerime işleyene kadar bırakmıyordum. Gece yarısını çoktan yolcu etmiştim. Ruhum, sanırım yorulmuş ve dansı bırakmıştı. Yıldızların sessizliği bozulmuştu ama kendi aralarında makara yapıyorlardı. Beni eğlendirmek için bana acıdıklarını düşündüm. Hiçbir zaman kendime acımamıştım ve bu yüzden başka birisinin bana acımasından nefret ederdim. Yıldızlardan soğumamak için düşüncemden sıyrılmaya çalışıyordum. Hâlâ o boşlukta dönüp dursam da en azından farklı şeyler düşünmeye yönelmiş beynim için mutlu oldum.
Son sigaramın yarısına gelmiştim. Bir yıldız kaydı evinin üzerinden. Bütün yıldızlar yine sustu. Kayan yıldız, beklediğim yıldızdı. Bir daha hiç dönmeyecekti. Diğer yıldızlardan onu dilediğim için üzüldüm. Hiç dönmeyecek bir şekilde gideceğini düşünmemiştim. Şimdiye kadar kayarak giden hiçbir yıldızın geri döndüğüne şahit de olmamıştım. Hep kalmasını istediğim yıldız, bir daha dönmemek üzere gitmişti. Beklerken kaydığını gördüğüm yıldızın anlık gidişini sessizce izlemiştim. Sessizliği, giden yıldızdan dilediğim dilekle bozmak istedim. Sigaramın son nefesinden kalan dumanın içerisinde dileğimi de gökyüzüne uğurladım. “Her zaman mutlu ol.”
burhan13s
2021-05-12T03:51:28+03:00Teşekkür ederim, Esra Hocam. Karmaşıklık, maalesef kafamın içinde olduğu için ve genel olarak kafamın içini öykülerle dışarıya çıkardığım için olabilir diye düşündüm. Umarım her ikisini de çözerim. :) Eksik olmayın. :)
burhan13s
2021-04-15T12:39:34+03:00Çok teşekkür ediyorum. Umarım her zaman yazarım. Eksik olmayın. :)
Dilber
2021-04-15T10:10:57+03:00Akıcı, keyifli ve oldukça güzel bir öyküydü. Okurken kendimi o yıldızların arasındaymış gibi hissettim. Huzur verdi bu his. Kalemine ve yüreğine sağlık👏👏👏Sen hep yaz🌹
burhan13s
2021-04-14T21:30:12+03:00Teşekkür ederim, Aslı. BuBi'Sanat sayesinde eksiklerimi tamamlamaya çalışıyorum. Umarım daha da güzellerini paylaşabilirim. Eksik olmayın. :)
Aslı
2021-04-14T21:24:15+03:00Genel olarak anlatımında bir ilerleme fark ettim, öncekilerden çok daha güzeldi. Aktı gitti, keyifliydi. Kalemine sağlık Burhan.🌿
burhan13s
2021-04-14T21:19:47+03:00Teşekkür ederim, Elif. Umarım bitmez. Eksik olma. :)
burhan13s
2021-04-14T16:44:04+03:00Teşekkür ederim, Cem. Eksik olma. :)
Cem Kılınç
2021-04-14T16:19:36+03:00Güzel ve akıcı bir öykü olmuş kalemine sağlık:)
burhan13s
2021-04-14T15:23:00+03:00Teşekkür ederim, eksik olmayın.
Fikriye Kaçar
2021-04-14T15:06:35+03:00Betimlemelerde iyileşme görüyorum, kalemine sağlık.