Hayat... Kelime olarak kısa ama anlam olarak uzun ve manidar... Hayat denilen yolculuk, bazen kısa bazen de uzun bir macera... Hayata bir kere geliyoruz, her birimiz . Geldiğimiz zaman da çeşitli eylemlerle mutlu olmanın peşine düşüyoruz. Mutluluğun hiç şüphesiz belli şartları olsa da (Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde belirtilen belli başlı temel ihtiyaçlar gibi, yeme içme, barınma vb. gibi.) bu temel ihtiyaçlar giderildikten sonra da sıra kendini gerçekleştirmeye geliyor, haliyle. Ama konumuz tabii ki psikoloji bilimi değil. Bu konuya ayrıntılarıyla girmeyeceğim o yüzden. Ama bana göre insanın yapmış olduğu birçok eylemin içinde mutlu ve huzurlu bir hayat sürme isteği yatıyor. Okuyup tahsil yapma isteği, mal mülk edinme isteği, evlenme, aile kurma isteği vb gibi istekler bunlardan birkaçı. İnsanın kendi mutluluğu için mücadele etmesi şüphesiz ki iyidir fakat bazen bazılarımız bu mutluluk isteğimizi sadece maddiyata bağlama eğiliminde bulunuyoruz. Materyalist (maddeci) bir bakış açısıyla bir evimiz olursa, bir arabamız olursa çok mutlu olacağımızı düşünürüz, hep. Bu imkanlar hiç şüphesiz ki mutluluğumuzu belli ölçüde etkilese de salt mutluluk için bana göre yeterli değil. Çünkü mutluluk biraz sosyal ilişkilere, biraz huzura, akıl ve beden sağlığına ve biraz da insanın kendisiyle barışık olmasına bağlı sanki. Bu sebeple mutluluğu sadece maddesel şeylere bağlamamakta fayda var bana göre. Bu yazımda da “mutluluk "konusundaki fikirlerimi paylaşmış oldum sizlerle. Herkesin “mutluluk” konusunda farklı düşünceleri olsa da benim bu konudaki naçizane düşüncelerim de şimdilik bunlar.
Esen kalın.