Karanlık yağmurların kokusunu saldığı bir gecede, "Tam da bana göre bir av vakti." diye geçirdi içinden. 


Montunu giyip şapkasını taktıktan sonra evinin ışıklarını söndürüp kendini attı sokağa. Derin bir nefes alıp kollarını açtı ve rüzgarı bekledi. Hangi yöne gideceğini ona bıraktı. Yürümeye başladı şehrin sonuna doğru.


Avını aramak konusunda ustaydı, karanlığın çirkin yüzünü sakladığından mutlu bir şekilde gülerdi her saat başı. Yürüdü, yürüdü ve ormanlık alanda bir kadın gördü.


Kadın harap bir şekilde bir bankta oturuyordu. Anlamsız kelimeler tekrar edip ağlıyordu. Yavaşça kadına yaklaşıp korkutmak istemeden "Merhaba, ben mutluluk avcısı." diye tanıttı kendini. "Merhaba, ben Lili," dedi kadın sakin bir şekilde.


Adam elleriyle kadının boynundan tuttu ve "Bu dünyada en mutlu olduğun anı göster bana," dedi. Kadının gözünden birkaç damla daha yaş döküldü. Sonra kendinde olmadığı belli bir şekilde göğe bakıp gülmeye başladı. Mutluluk avcısı da çevirdi yüzünü göğe doğru.


"Ufacık bir kız babasına doğru koşuyordu. Üzerinde çiçeklerle bezenmiş bir elbise... Saçları değiyordu beline. Elinde bir doğum lekesi parlıyordu güneşte. Koştu, koştu ve sonunda vardı babasının kucağına. Babasını yıllardır görmediği belliydi. Ona sarıldığı anda sanki dünya bir saniyeliğine durmuş gibiydi. Hiç konuşmadı ikisi de. Sadece içlerine çektiler birbirlerinin kokularını. Birkaç saniye sonra bir ses... Birbirlerinden ayrılacakları belliydi. Bir gök gürültüsü duyuldu, bir sur üflendi ya da bir çığlık koptu belki de. Kız 'İyi ki!' dediği yerdeydi. Babasının yüzünde birkaç anlam ifade eden bir gülümseme... Kısa bir an daha geçince babasının ağırlaştığını ya da hafiflediğini fark etti kız ve bir yaprak gibi dağılıp düştü yere adam. Ölümle tanıştı artık yeni bir insanoğlu. Bir şey demek istedi, diyemedi kız. Koşmak istedi tekrardan babasına, koşamadı."


Mutluluk avcısı eğdi boynunu yere. İlk defa böyle bir mutluğu çalıyordu bir insandan. Düşünmek istedi. Bu nasıl bir mutluluk, sormak istedi Lili'ye, bu nasıl olur da senin en mutlu anın olur diye. Tek kelime etmedi. Sadece uzun uzun baktı yüzüne. Belki de her şey yüzünde anlatılıyordu. Lili hafifçe gülümsedi ve "Teşekkür ederim, içimden bir şeyi koparıp aldın, ne olduğunu bilmiyorum ama teşekkür ederim," dedi. 


Mutluluk avcısı ilk kez kandırıldı ya da ilk kez gerçekle karşılaştı. Tek bir söz etmeden kollarını açtı ve rüzgarı bekledi. Hangi yöne gideceğini ona bıraktı.


02.38

08.05.2020