Dünkü yazının devamıdır.


Dün mutluluğun kaybolup gittiğini söyledik. Bunun temel sebebi mutluluk için saklayacak hiçbir şeyimiz olmamasıdır. Çok güzel yemekler vardır masalarda ama bir tabak bulup da alamayız. Ne çatal ne de kaşığımız vardır. Bu yüzden uzaktan bakarız. Hiç tatmadan hiç doymadan yaşarız. Bu da bizi hayatlarımızdayken ölü gibi hissettirir. Çünkü herhangi bir heyecan yoktur. Kendimizi verebileceğimiz bir çekim, bir beklenti... Hayatın hareket ettiren hiçbir dinamiğine sahip olmazsak eğer geçen günlere yaşam denmesi gerekir mi? Günler ben istesem de istemesem de geçecek dünya dönmeye devam edecek ancak ben ne olacağım? Asıls soru bu değil mi? Nasıl mutlu olacağım?