"Boğuşmakta olduğum bir yalnızlık var. Omuzlarıma yüklenmiş olan ağırlık beni yıkabilecek güçte olup olmadığı hakkında bir kesinlik belirtemeyeceğim. Lakin dizlerimi paramparça etmekte olan taşlı toprağın bu konuda benimle aynı fikirde olmadığının kesinliğini belirtebilirim. Söylediklerimin sizin için bir anlam ifade etmesini beklemediğim gibi ileride gözükmekte olan taşları temizlemenizi de beklemiyorum. Güçlü durabilmemin sizin için gurur verici bir hal aldığını görmekteyim. Gurur duymanızın veya duymamanızın benim için bir önem arz etmediğinin farkındasınızdır. Ruhum için endişeliyim. Bir zamanlar gülümseyerek karşıladığım hislerin şu an boynuma geçirmekte olduğum ipten hiçbir farkı yoktur. Kırgınlığımı bağışlayın. Kırgın gittiğimi asla unutmayacağım.", mürekkebin bitmesi ile birlikte mektubunu iç cebine koydu. Ve gideceği yerde sahibine ulaştırma arzusuyla son kez gülümseyerek ayağının altındaki sandalye ile vedalaştı.