Hiçbir şey istemeyip hayatın devam etmesi, karışmak zorunda olduğun, karıştığın için de onu idame ettirecek ihtiyaçlar duyduğun, mecburen yaşadığın hayatı mecburen devam ettirmek için mecburen çabaladığın, zaten motive olmadığın bir şey akıp gidiyor diye bir şeyler yapmak zorunda olmanın ağırlığını taşıdığın… Ne bırakıp gidebilmek ne de tam olarak kalmak istemenin dayanılmaz ama dayanılması gereken ve dayandıkça aslında dayanılmaz olmadığını ama kesinlikle dayanılmaz hissettirmeye devam ettiğini…  Kalkmayacak yük yüklenmemiş sırta da keşke kaldırmasak... Tüy gibi hafif olsak... Dans etsek hayatın akışının rüzgarında... Yakınır mıyız hayatın kolaylığından?

Sanmam. Bu hayatını bok götürenlerin ayaklanmasının önüne geçmek için uydurulmuş bir şey olmalı: Hayatta her istediğini elde etsen tatmin olamazsın, keyif alamazsın. Hayat öyle sınırlı bir şey değil ki. Her gün yeni bir şey istesen yine bir insan ömrüne sığdıramayacak kadar şey isteyebilirsin. Kesinlikle fakirler zenginleri yemesin diye uydurulmuş, kesinlikle! Şimdi öyle depresif bir yerden yazıyorum ki size göre ben hayatsız, bitik yaşıyorum belki. Bir de Instagram takipçilerime söyleyin, bu yazının benim olduğuna inanırlar mıymış? Zorunda olduğum hayatta birkaç güzel anı kovalayacak kadar onu seviyor ve o birkaç güzel anı hak etmek için çalıştığım kadar da hayattan nefret ediyorum. Bunu sürdürmek istiyor muyum? Hayır. Sürdürecek miyim? Evet. Yarın hayat dolu olur muyum? Muhtemelen. Bir an yine bir şeyler ağır gelir de bu pencereden bakar mıyım?

Büyük ihtimal. Bu ruh sağlığının olağan bir döngüsü bence. Her an iyi hissetmek bir kurgudan başka bir şey değil. Hele ki bizim için... Ruh halimi değil, hayatımı düzeltin. Çünkü hayatımın durumuna yönelik yerinde tepkiler verdiğimi düşünüyorum. Boktan olduğunu hatırladığın bir hayata kötü bir ruh hali, sevdiklerinle geçirdiğin zamana iyi bir ruh hali… Tolstoy ne diyor: "Mutlu olmak istiyorsan ol. "Az sonra olmak istersem ben yine mutlu olurum. Şu an istemiyorum, mutlu olmak zorunda olmadığımı biliyorum ve her an kendimi yükseltmiyorum. Bazen bok gibi hissetmek istersin ve bununla savaşmak istemiyorum. Hiçbir psikolojik analizim yok. Önerim hiç yok. Buraya kadar okuyana da saygı duyarım ama ihtimal vermem. Kendim de okur muyum, sanmam. Kafamda binlerce kez dönüyor çünkü. Harika bir edebi eser çıkarmadığımı da biliyorum. Bu benim iç sesimden bir kesit. Ben hep duyuyorum. Burada neden var? Bir gün her an iyi hissetmem gerektiği salaklığına düşersem belki okurum. Her şeye olması gereken tepkiyi veriyorsun derim. Mutsuzluk da var, devam et, babasını kaybetmiş biri ağlarken onu kimse garipsemiyorsa eğer, hayatında yolunu kaybetmiş birinin ağlamasını da garipseyemez. İkisi de kayıptır. Hayatı boş verdiğini iddia edenlerde sorun var bence. Hayatında sorun varken onu görmezden gelmek bence asıl anormal olan... Kötü bir duruma kötü bir tepki verilir, bununla umursamayarak baş edemezsin. Bu doğru bir tepki değil, bence bu bir kaçınma. Ya da gerçekten değer vermemişsindir. Aksi halde kimin sağlıksız olduğunu konuşmama gerek yok. Mutlu olma kurgusunu umursamıyorum, bugün dibine kadar mutsuzum çünkü sebeplerim var. Güzel şeyler var evet ama bugün kötülere odaklandım ve yarın belki aksi olur. Bu kadar. Tolstoy’a karşıt bir sözüm olsun. MUTSUZ OLMAK İSTİYORSAN OL.