saat on ikiyi üç geçiyor ve kafam şimdi kafam sanki yine bin kilo
her şey çok güzelmiş gibi, sanki bir tek bu eksikmiş gibi mutsuzluğun algoritmasını çıkarttım bir de başıma gece gece
aslında, dedim durduk yere, mutlu olmaya çalıştığımız için mutsuz oluyoruz biz!
mutsuzluktan sızlanıp duruyoruz biçare!
hayattaki amacımız mutlu olmak biliyoruz, bunun için de çabalayıp duruyoruz
e hâliyle çabamız boşa çıkınca da hayal kırıklığına uğrayıp üzülüyoruz, üzülüp süzülüyoruz boylu boyunca
fakat ben son kez düşündüm, taşındım, bazen epeyce yorulup bocaladım, yine de bir neticeye vardım
mutlu olmaya calışmazsak mutsuz da olmayacağımıza vardım
hiçbir şey düşünüp etmezsek iyi olacağımız fikrine inandım ve de benimsedim
en basidinden yağmuru hissetmemeye, sadece ıslanmaya karar verdim ben artık
öyle içli içli şarkılar dinleyip de mırıldanmamaya da ant içtim kendi kendime
geçen gün zaten en güzel bardağa bir başkası için değil kendim için su koymuştum
üstüne üstlük üzerinde yemek lekesi kalmış kaşığı kendime koyup fedakarlık falan da etmemiştim
ta o zamandan beri mutsuz değilim aslında ben
mutlu değilim ama zaten önemli de değil bu hiç
sadece mutsuz olmak istemiyorum ben artık
bunun tek koşulu mutlu olmamaksa, varımla yoğumla tamamım bu anlaşmaya
gözüm kapalı imzaladım, oldu ve de bitti
geriye tek kalan ertesi gece beni uyutmayacak olan o düşünce
asıl gayemiz mutlu olmak için didinip durmak olmayacaksa neden yaşayacağımız
ne için yaşayacağımız
neden tüm bu çirkinliklere katlanıp yaşamak için çırpınıp duracağımız
saat şimdi on ikiyi otuz altı geçiyor
mutsuzluk da beni bir hayli yoruyor
en iyisi sadece yaşayıp gitmek
sessizce yanıp sönmek
böylece ne üzülebiliriz ne de gülebiliriz
sadece mutsuzluğun algoritmasını çıkartıp uykumuzdan oluruz