Rastgele çevirdiğim numaraların sahibi insanlardan başka konuşacak kimsem yok. Zaten çoğu zaman suratıma kapatıyorlar. Bazısı şaka yaptığımı zannedip muhabbetin gerçek olduğunu anladıktan sonra suratıma kapatıyor. Bazısı da cevap vermedikten sonra geri arayıp tanımadığı biri olduğunu da anladıktan sonra suratıma kapatıyor. Yani genel olarak sürekli suratıma bir şeyler kapatılıyor. Kapılar, ahizeler, insanlar... Bazısı da sanki bundan önce birçok kez aramışım gibi sapık muamelesi yapıp savcıya şikayet edeceğini söylüyor. Öylelerine yanlış numarayı aramışım diyorum. Özür diliyorum. Bazen durduk yere sebep yaratıp özür dilemek insana vicdanın olduğunu hissettiriyor. Gereksiz bir ego tatmini. Ama iyi bir his.


İnsanlar çok tuhaf. Tanımadığı bir insanın derdine ortak olmanın nasıl bir duygu olduğunu bilmeden neden direkt olarak reddetme gafletinde bulunduklarını anlamıyorum. Hele ki gün içinde haberlerde izledikleri ya da gazetede okudukları onca trajik olaylara empati yapıp üzüldükleri halde...


Geçen ayın dokuzu akşam sekiz civarlarında yine birisini aramıştım. Bir kadın açtı telefonu ağlamaklı şekilde. Sürekli iç çekiyordu ve sesi titriyordu. "İyi akşamlar, kiminle görüşüyorum?" dedim. "Mail adresimi vereyim, ne tür bir teklifte bulunacaksanız oraya yollayın ben incelerim." dedi. Bankadan ya da bir telefon şirketinden aradığımı zannetmişti. Ama dalgın olduğu çok açıktı. Bir müşteri temsilcisi olsam direkt ismiyle hitap ederdim. Ne cevap vereceğimi bilemedim önce. "Sesinizin tonu iyi gelmiyor, yardımcı olabilir miyim?" dedim. "Bankadan aramıyor musun sen ya? Kimsin sen?" dedi. "Şu an senin için yoldan geçen herhangi biriyim. Ama yoldan geçen herhangi bir insana durup derdini anlatmayı kim istemez." dedim. Nasıl ağzımdan çıktığını bilmiyorum. Genelde anlatan taraf ben olurum. Ahizenin diğer ucundaki farklı seslerin sahipleri yorum yapar. Tam tersi bir pozisyon bulmuştum ilk defa kendime. Ama ters mi tepecek yoksa tutacak mı, bilmiyordum.


"Telefon sapığı falan mısın? Nereden buldun numaramı?" dedi.

"Teknolojinin rastgele getirdiği imkanlardan faydalandım diyelim." dedim.

"Gerçekten senin saçmalıklarını dinleyecek durumda değilim, kim olduğunu söyler misin artık, yoksa suratına kapatacağım." dedi. Bir bahane bulmam gerekiyordu. Telefonun suratıma kapanmasına alışıktım. Ama ilk defa böyle bir durumla karşılıyordum ve bunu kaybetmek istemiyordum. Çünkü bilmiyorum ama garip bir şekilde bu sefer acıtabilirdi. İki üç saniye kadar düşündüm ve "Dediğim gibi kimse değilim. Rastgele çevirdiğim numaraları arayıp eğer karşımdaki de isterse sohbet etmeyi hedefleyen sanal bir gezginim sadece." dedim. Yalan ortaya çıktıktan sonra doğruyu söylemek kalıcı bir etki bırakır. Yalan söylediğim de söylenemezdi ama bilmesinin iyi olacağı kanaatindeydim. "Sen de istersen önce kendi hikayeni anlat, için rahatlarsa ben de kendiminki anlatırım." diye de ekledim. Uzun bir sessizlik oldu. Cevap vermedi önce.


"Evet ne diyorsun? Kapatmayı düşünüyor musun hala?" dedim. Kahkaha atmaya başladı bir anda. Ağlayan kadınların kahkahasındaki ton, garip bir samimiyetin simgesidir. O an anladım ki kapatmayacaktı. Ben de güldüm.


"Peki, şu anda dertleşecek kimse olmadığına göre sana anlatabilirim." dedi. "Ama kimseye anlatmayacağına söz ver."

"En fazla yarınki şanslı kişiye anlatırım ama genelde kimse benim konuşmama izin vermez. Endişelenme." dedim.

"Ya bir dakika, sen gerçekten sürekli bu şekilde mi yaşıyorsun?" dedi. İlgisini çektiğim belliydi. Hatta ağlamayı bırakıp şaşkın bir gülümsemeyle konuşuyordu. "Evet." dedim "Hayatımda yakınımdaki insanlara güvenmem için bir sebep kalmadı. Hem gidip başkasına anlatsa ne olacak ki? Kim beni nereden tanıyor?"

"Numaranı da gizlemiyorsun ama?"

"O zaman bir anlamı kalmaz, belki tanışıp çay içebileceğim biri çıkar ümidindeyim son altı aydan beri."

"Gerçekten ilginç bir yaşam tarzın var." dedi. "Teşekkür ederim." dedim, "Evet, ismini vermek istemeyen katılımcı, sizi dinliyoruz." dedim. Güldü. "Peki o zaman." dedi ve yaşadığı olayları anlatmaya başladı.


Beş yıldan beri birlikte olduğu ve bunun üç yılını nişanlı olarak geçirdiği biri varmış. Şiddetli bir kavga sonucu o gece ayrılmışlar. Seneye evleneceklermiş. Ama son iki aydan beri araları iyice soğumuş. Evliliğin yaklaşmasının getirdiği stresten dolayı kavgalar. Maddi zorluklar, monotonluk ve gereksiz kıskançlıklar. Uzun ilişkilerde olan tipik sendrom. Alışkanlıktan dolayı ilişkiyi bitirme cesaretini yüklenebilecek kişinin olmaması da cabası. Son üç aydan beri üç defa mı ne sevişmişler sanırım. Olay o kadar ciddi. Beş yılın uzun bir süre olduğunu ve bu yüzden üzülme diyerek teselli etmekten ziyade bunun için üzülmesi ama hayattan da kopmaması gerektiğini söyledim. Evliliğin toplumsal kabullerle ilgisi olan saçma bir kurum olduğu gibi de birkaç sosyal mesaj vermekten kendimi alıkoyamadım. Birkaç kitap önerdim. Ve eğer müsait olursa bir şeyler içme teklifinde bulundum. Kabul etti. Tanımak istediğini ve hayatındaki ilk defa böyle biriyle tanışacağını söyledi. Ben de ilk defa bu şekilde tanıştığım birisiyle yüz yüze görüşeceğimi söyledim. Balıkesirliymiş. Bu ayın başında İzmir'e geleceğini söyledi ama gün vermedi. Gelmeden bir gün önce kendisinin arayacağı konusunda söz verdi. Ve buna ek olarak o gelene kadar bir daha hiç konuşmayacağımıza dair de birbirimize söz verdik. Geldiğinde Alsancak'ta çimlere oturup bira içeceğiz. Daha yakından tanışacağız. İsmimizi hiç söylemedik zaten. Sadece ikimizin hayatını mahveden insanlar hakkında konuştuk. Genel olarak yediğimiz kazıklardan oluştu o üç saatlik dilim. Ama eğlendik. En azından morali düzeldi. Hatta konuşmanın sonlarına doğru "Kapat istersen ben arayayım." dedi kinaye yaparak. "Gerek yok, giren girdi zaten." dedim. Karşılıklı kahkaha attık. Dünyanın herhangi bir yerinde sizi anlayabilecek insanların olduğu gerçeğine inanmak gece rahat uyumanızı sağlıyor. Ben o gece çok rahat uyudum.


O gece telefonu kapattıktan iki gün sonra birkaç rastgele telefon denemesi daha yaptım. Ama yine aynı şekilde sonuçlandı. Suratıma kapatıldı. Son üç haftadan beri ise kimseyi aramıyorum. Daha doğrusu arayamıyorum. Onun gelmesini beklediğimden ya da bunu yapmaktan vazgeçtiğimden falan değil. Sadece telefon faturamı ödeyemedim. Hepsi bu.