Her sabah bir yüzük taşırdı babam
Tütün çiğner, balık tükürür
Yeri gelir şemsiye açar
Kiralık yüzler altında
Tapu dairelerinin tapusu kimin elinde
Buna üzülür
Her sabah bir yüzük taşır Ekber
Kendine bir boşluk yaratır
Esner
Onun rüyalarında bir daha uyanmamanın getirdiği saygı
Ama nasıl
Dizlerinde apoletler ve iz
Onun rüyalarında annem izin verse şehit olurdumlar
Kesiklerimi dizdim üst üste
Büyüyorum denebilir
Onun rüyasında demir yok hep ahşap
Kum ve mermer hovarda
Bir yüzük taşır iki ablam
Final adamlar için dikendir bu
İstemediği bir yere giderken ağaçlara tutunan trenleri
Ablam iter
Elinde kırık bir kamışla
Babamın tükürdüklerini unutur ve onları sulha çağırır
Büyük olan kıymetlidir suda
Ablam merdiven çıktıkça
Büyüğün küçüğe sahip olmasına çırpınır affedin
Anneme çok yüzük emanet edildi
Taşlarını taşımadı
Taş oldu
Parmaklarını sakladı halk aralarından
Elini dövmekten çıkarıp gömleğine koydu gördüm
Bu kimin göğsü alnımda miğfer gibi
Kesilip kılıç yapılmış yüzüklerden koruyor
Bu Ekber’in göğsü
Bir muştaya açılmış olmaktan korkuyor
Bu ortak aklın göğsü
Ömrümün son gününde demir bir kovandan çıkmış
Mayıs sineği gibi kokuyor
Buna üzülün