Korkuyorum, içimi açarsam bir daha kapatamam diye, ne kadar diksem hep aynı yerden sökülür pamukları etrafa saçılır toplayamam diye çok korkuyorum. Hani Birhan Keskin dürtme içimdeki narı diyor ya, o hesap. Belki nar lekesi yakışacak bana, bilmiyorum. Korkuyorum. Sürekli. Kendi kafamda hesaplar yapıyorum, her şey yolunda olmalı. Defalarca sağlamasını yaptığım hesaplar öyle söylüyor ama öyle hissettirmiyor. çok düşünüyormuşum, olmayan problemler yaratıyormuşum, yaşamayı beceremiyormuşum. Psikoloğum büyük bir suçluluk duyuyorsun dedi. Neden? Ne yaptım? Hayır, yapılmış ya da yapılmamış hiçbir şey yok. Hislerimin sorumluluğunu almayı biliyorum bir kere ben. Bilmesem daha mı iyiydi? Her şey başkasının suçu desem, annem öyle yapmasaydı, babam böyle demeseydi, ülke böyle olmasaydı, başka coğrafyada doğmasaydım... Hayır, bana ortalama bir hayat verildi ve ben tatmin olmayı beceremedim diyecek yüreğim var benim. Tamam hepsi benim suçum değildi, ne yapalım yani, hep birlikte oturup ihtimallere mi ağlayalım? Ne kolay böyle yaşamak, herkes suçlu tek masum benim diyerek. Hepimiz bir hikayenin masumuyuz ama ben hüzünlü bir hikaye değilim. Tamam korkuyorum, ağlıyorum, güçsüz hissediyorum, insanız dedik ya kardeşim; hep verimli, mutlu, tatmin olmuş olacak halimiz yok ya. Onlarca düşünce geçiyor zihnimden. Ne hissettiğimin farkındayım ve ne hissetmem gerektiğinin, öyleyse neden bu kadar korkuyorum? Neden her parçasını ilmek ilmek ördüğüm hayatım en ufak bir kesikte sökülüp gidecek gibi geliyor? Ya o hayat da bana küçük gelirse, ya beceremezsem üzerime oturtmayı, ya korumazsa beni soğuktan ya da o kış fazla sıcak geçerse? İyi olacağıma dair bir güvence istiyorum. Nar lekesine aspirin döksem geçer mi?