Çocukların yemeklerini ısıtmak için ocağı yaktım. Sabiha yanıma geldi. Okulda olan bitenleri anlatmaya başladı. Talat üstünü değiştirmek için odasına gitti. Sabiha yeni bir çocukla arkadaş olmuş. Öğretmeni de çocukla arkadaş olduğunu görünce ikisini aynı sıraya oturtmaya karar vermiş. Okulu birazcık olsun sevmeye başladığını söyledi. Talat geldi.


" Anne benim baltam nerede? Arkadaşlarımla yeni bir oyun bulduk. Akşam kitap okuduktan sonra oyunumuzu oynayabilir miyiz?" dedi.


" Ne oyunu oğlum? "


" Sanal bir gerçeklikte Dünyayı fethediyorsun anne. Geçen babamın aldığı gözlük var ya. Hani sana göstermiştim. Hatırladın mı?" dedi.


" Hatırlayamadım oğlum."


" Anne nasıl hatırlamazsın. Daha geçen gün gösterdim işte. İki gün oluyor. Getireyim mi gözlüğü anne?" dedi.


" Getir oğlum. Bende hatırlamış olurum. "


Sabiha söze girdi.


" Anne bana ne zaman yeni oyuncak alacaksınız. " dedi.


" Daha geçen almadık mı kızım? "


" Anne arkadaşlarım yeni oyuncaklarından bahsediyorlar. Yeni bir oyuncak çıkmış anne. Sen sadece ne yapacağını söylüyorsun. O da yapıyor. Ondan alalım mı anne?" dedi.


" Anneciğim babana söylerim. Ne zaman gelirse almaya çalışır. Anlaştık mı? "


" Anlaştık anne." dedi.


Talat'ın ağzı durur mu? Kaybettiği otoritesini kazanmak isteyecektir elbet insanoğlu.


" Anne bende oyuncak istiyorum. Babama gelirken söyleyelim. Alır belki. Almazsa Sabiha'ya da oyuncak yok. Nasıl fikir anne?" dedi.


" Çocuklar yemek ısındı. Yemeğimizi yiyince konuşalım bu konuları. Anlaştık mı? "


İkisi birden " Anlaştık anne." dedi.



Yemekleri mutfak masasına koydum. Televizyonu açmamı istediler. Eski çizgi filmlerden kedi ve fareyi açtım. Hep beraber izleyerek yemeğimizi yedik. Etrafa halk arasında " ölüm sessizliği" çöktü. Sabiha'nın hiç iştahı yoktu. Yemeğinde altın arıyor galiba. Talat çok acıkmış olmalı ki tabağını çabucak sildi süpürdü. Hava hafiften kararmaya başladı. Güneşin artık miadı bu günlüğüne dolmuştu. Yarın elbet tekrar doğacak. Önüne bir bulut geçmezse aydınlık satacak Dünya'ya. Talat yemeğini bitirip kitabını okumaya başladı. Sabiha bana yemek masasını toplamaya yardım ediyordu. Televizyonu kapattım. Günümüzün bir kısmını kitap okumaya ayırıyorduk. Telefon çaldı. Diğer odada unutmuşum. Sabiha koşarak telefonu getirdi. Talat umursamaz bir tavırla kitabını okumaya devam etti. Baş belası Seyit telefonun diğer ucundaydı.


" Efendim. "


" Ne yapıyorsun? Çocuklarımı merak ettim. Geldiler değil mi? Yemek falan yediniz mi?" dedi.


Diğer odaya geçtim. Çocukların tartışmamızı duymasını istemezdim.


" Çocuklar geldi. Yemeklerini yedi. Sende galiba hesap vakti geldiğinde hesap soran meleksin. Hiçbir şey olmamış gibi devam mı edeceğiz? Hiçbir şey olmamış gibi.."


Sesini yükselterek konuşmaya başladı.


" Sen şu dik kafalı halini ne zaman grride bırakacaksın? Ne yapmamı bekliyorsun? Sana kaç defa demedim mi? Kaç defa demedim mi? Annemle benim arama girme diye. Sen ne yaptın? Her defasında azıcık haksız olduğun bir konu olunca hemen sesini çıkardın. Niye vakti gelince öten horoz olmak varken vakitsiz öten horoz olmayı seçiyorsun?" dedi.



" Sana kaç defa demedim mi? Şu telefonla konuşurken sesini yükseltme diye. Sende hemen yağ gibi üste çıkmaya çalışıyorsun. Her şeyde ön planda olmak zorunda değilsin. Her olayda bir taraf tutmak zorunda değilsin. Ben miyim vakitsiz öten horoz. Evet, galiba o benim. Vakitsiz öten haklı horoz ben oluyorum. Sende haksızın yanında duran domuz olmalısın. Madem bu şekilde tartışıyoruz. Böyle birbirimize bağırarak konuşuyoruz. Bu saatten sonra sen neysen bende oyum. "


Gülmeye başladı. Kıkırdama sesleriyle konuşmasını devam ettirdi.


" Sen bana göre oynayacaksın. Kimse değil de sen bana göre oynayacaksın. Ben oyunu icat ediyorum. Sen bir çocuk misali sahil kıyısında benim icat ettiğim oyunda kumdan kale yapıyorsun. Sen kimsin ya? Harbi ciddi ciddi soruyorum. Sen ben olmadan koca bir hiçsin. Hatırlıyor musun? Önceden buna sende katılırdın. Şimdi bu gerçekliği kabul etmek niye bu kadar ağrına gidiyor? Seni anlamiyorum. Neyse, kapatıyorum. Gelince kaldığımız yerden oynamaya devam ederiz. Çocuklarımı sevdiğimi söyle. İyi geceler şimdiden." dedi.


Konuşmaya başlamadan telefon yüzüme kapandı. Birkaç kez aradım ama nafile. Sinirden kendimin yamyamı olacağım galiba. Çocukların kendi istediklerini yapacakları takvim geldi. İstediklerini yapacaklarını söyledim. Resim odama çekildim. Sıcak bir kahve ve yanık bir sigarayla baş başa kaldım.