Kahve makinesini çalıştırdım. Üstümde yorgun bir savaşçının buhranı var. Duş mu alsam diye düşündüm. Vazgeçtim. Birazdan kapının çalacağını ümit ettim. Birkaç dakika evi toparlamakla uğraştım. Kapı duyulmayacak kadar sesli bir şekilde çaldı. Kapıyı açtım. Kahve makinesine yetişmem gerekiyordu. Esma hafif bir tebessüm etti. Esma'yı ne zaman görsem yüzünde bu tebessüm vardı.


" Kapıda beklemeyeceksin herhalde. "


Azıcık gülümser gibi oldu.


" Bir anlığına burada çakılı kalacağımı düşündüm sadece. " dedi.


" Hoş geldin, Esma. İçeri gelir misin lütfen?"


" Hoş bulduk. Bir an önce içeriye girip bu konuyu kapatmak istiyorum açıkçası. " dedi.


" Çay? Kahve? Ne içmek istersin? Aç mısın? Bir şeyler hazırlarım. Eğer açsan hemen bir şeyler hazırlayayım. Hiç çekinmeni gerektirecek bir yerde olmadığını bilmeni isterim. "


" Senden mi çekineceğim Allah aşkına? Kahve ve az şeker." dedi.


Hafif bir tebessüm ettik. Masum bir yüze sahipti. Nedense masum yüzlerin içinde garip bir hüzün taşıdığını düşünürüm.


" Benim mutfakta beş dakika işim var. Kendini en rahat hissettiğin yere geçebilirsin. "


" Bende sana yardım edeyim." dedi.


" Olur mu öyle şey? Sen misafirsin. "


" Ben misafir olduğunu hissetmeyen bir misafirim. İzin ver yanına geleyim." dedi.


" İyi o zaman. Senin kararların, senin hayatın. "


Esma yanıma geldi. Kahve makinesine hemen elini uzattı. Ne kadar ısrar etsem de kahveleri kendinin yapması gerektiğine beni ikna etti. Evin balkonu genişti. Geçen aylarda balkonu Seyit yaptırdı. Kapısı kumanda ile açılıyor. Çocukların balkondan yanlış hareketler yapmasını istemiyordu. Çocukları için düşünceli bir babaydı. Belki de mükemmelliyetçi tavrının gerektirdiği gibi davranıyordu. Balkona geçtik. Esma başından geçen olayları anlatmaya başladı. Dedikodu yapmayı bir kadın olarak hiçbir zaman doğru düzgün beceremedim. Bu diğer kadınlar için bir zevkti. Bu zevkin yeri geldiğinde içine karışmayı severim. Esma sigara içmiyordu. Yanında sigara içilmesinden rahatsız olmuyordu. Sigara içen biri olarak en sevdiğim sigara içmeyenler grubunun üyesiydi.


" Geçenlerde sosyal medya hesabından çizimlerini paylaştığını gördüm. Açıkçası resimdir, kitaptır benim ilgi alanıma pek girmez. Sırf yapılacak dedikodu kalmadığı için bu konuyu açıyorum." dedi.


O sırada kapı çaldı.


" Lafını unutma. Kesin bizim kapıcıdır. Bu saatlerde bir şeye ihtiyacımız olup olmadığını sorar. Hemen geliyorum. "


Kapıyı açtım. Kapıcı Rıza'ydı.


" Kübra Hanım bir şeye ihtiyacınız var mı? Üç ekmeğinizi şöyle vereyim. " dedi.


Eli elime değdi. Uzun zamandır hiçbir yabancıya dokunmadığımı fark ettim. Birkaç saniye göz göze geldik.


" Hayır, teşekkür ediyorum. İyi günler. "


" Rica ediyorum. İyi günler. " dedi.


Kapıyı kapattım. Ekmeği mutfağa bıraktım. Balkona tekrar çıktım. Esma telefonla konuşuyordu. Samimi bir konuşmaya kulak misafiri olduğumu fark ettim. Rahat konuşsun diye kahve makinesine yürüdüm. Kulaklarım hala misafir olmaktan kendini alıkoymuyordu. Dün gece hakkında epey memnuniyet duyan bir çifte rastladım. Artık insanların özel alanlarına bu kadar pervasızca girdiğime inanamıyorum. Her şey daha açık. Her şey mahremiyeti reddetmiş durumda. Her doğrunun, zevkin her yerde konuşulur hale gelmesine karşıyım. Telefonu kapattı. Gitmesi gerektiğini söyledi. Sarıldık ve ayrıldık. Bende kendi odama çekildim. Van gogh'un hapishaneye girmemiş ve iki kulaklı hali olduğumu düşünüyorum. Anlamlandıramadığım hu kadar karanlık bir Dünya'da yaşarken çocuklarıma cenneti nasıl yaşatıyorum? Neden her şeyden uzaklaşıp hiçliğin tadını daha rahat çıkaramıyorum. Kapı tekrardan çaldı. Birkaç defa çaldı. Bir anlığına kapının çalma sesini kestiğini şahit oldum. Gün içinde aniden gelen o boşluk hissini bir türlü aşamıyorum. Gün içinde en az bir defa yüksek bir gökdelenden yere düşüyorum. Olsun, bu ilk düşüşüm değil. İçimdeki intihar eden fikirlere alıştım. Resim çizdiğim odaya girdim. Etraf çok dağınıktı. Boyaların, kalemlerin, tuvallerin birbirine karışmış. Her şeyi toparlayıp yerli yerine getirmem birkaç saatimi aldı. Ne zaman bu oda bu kadar dağıldı. Toparlamadan önce fotoğrafını çekip sosyal medya hesabıma yükledim. Cam kenarına oturup birkaç tane sigara içtim. Sigara içmeyi çocukların gelmesine bir iki saat kala bırakıyorum. Galiba bu son dumanlanışım. Pencereleri açtım. Alarm kurdum iki saat sonraya. Kendimi yatağa öylece bıraktım. Kendi kendime konuşmaya başladım. Uykuluyken kendi kendime konuşmanın yorucu olduğunu kendime kabul ettiriyorum. Gözlerim yavaş yavaş kapandı.