Kitabın içinde kendimi kaybettim. Fikirlerin verdiği o derinlik içimde var olan belki hiç fark etmeyeceğim o boşluğu canlandırdı. Çocuklar okuldan geldi. Akşam gelecek olan sözde bizimkiler için hazırlıklar yapıldı. Çocuklarla günün değerlendirmesini yaptık. Talat okuldaki arkadaşlarıyla oynadığı futbol maçını anlattı. Sabiha okulun ne kadar gereksiz bir yer olduğunu kendi kalıplarına sığdırarak bana anlattı.

Kısa bir hasbihalin akabinde çocukların ekranlarıyla vakit geçirmesini müsaade ettim. Her şey yapay bir gerçeklikten ibaret. Artık dünyamızda gerçek olan, kendini koruyan hiçbir şey kalmadı. Dışarıdan akşam için alışveriş yapmam gerekiyor. Çocuklara uslu olmalarının iyi olacağını söyledim. Dışarıda rüzgarlı bir hava var. Gökyüzü yağmurun telaşı içerisine girmiş anlaşılan. İçindeki kaosu bize bırakıp tekrardan bir düzen kurmak için cabaliyordu. Üstüme bir mont alsam iyi olacak. Evin anahtarını aldım. Biraz yürümenin beni daha çok motive edeceğini düşünüyorum. Marker birkaç adım ötede. Neden kendimi bitecek bir zaman için telaşa sürükleyeyim? Zamanla yarışamaz insan. Zaman her şeyi geride bırakır. En kibirli insandan tut en mütevazi insana kadar hepsini geride bırakır. Cebimden sigara paketini çıkardım. Rüzgar izin verirse, çakmağım İçindeki depresyonu geri planda bırakırsa bir sigara içmeyi düşünüyorum. Bugün cumartesi. Bu kadar kalabalığın tek açıklaması bu. Sigaramı yaktım. Bulduğum ilk banka oturdum. Bir genç bir şey isteyecekmiş gibi yanıma doğru yaklaştı.


"Çakmağınızı kullanabilir miyim?" dedi.


Çakmağı aramak için bütün ceplerimi arama huyumdan vazgeçmem gerek. Daha demin sigara yaktım. Şimdi çakmağımı arıyorum.


" Çakmağı bulursam kullanacaksın. Buldum, bir dakika. " dedim.


" Teşekkür ettim." dedi.


" Rica ettim." dedim.


Sigarasını yakar yakmaz uzaklara doğru tabanladı. Köşede kız arkadaşıyla görüştü. Hafif bir sarılma, gülen yüzler. Aşk dedikleri bu olsa gerek. Birkaç metre ötede bir taksi durdu. Şoför ile müşteri arasında taksimetre tartışması yaşanıyor. Birbirine kendilerinin haklı olduğunu anlatmaya çalışan iki eşek anırıyor. Sesleri beni rahatsız etti. Neden insanları rahatsız edecek frekansta konuşuyor insanlar? Kırmızı elbiseli bir kadın sokakta topuklu ayakkabısının üzerinde yürümeye çalışıyor. Pavlov yanlış hayvanla deney yapmış anlaşılan. Arkasından bakan esnafın ağzındaki salyaları görmek istemezdim. Taksici ile müşteri insan gibi konuşmaya başladı. Anlaştılar anlaşılan. Esnaf işinin başına döndü. Bende oturduğum banktan kalktım. Birkaç ıvır zıvır almak için markete gitmeliyim. Birkaç dakika yürüdüm. Markete girdim. Akşam için gerekli olan malzemeleri aldım. Karı koca bir reyonds takılı kaldı. Bir yandan tartışmalarına kulak misafiri oldum. İnsanları duymamak için kulaklarımı kapatamam. Ses bir şekilde kulağıma girecek. Yeni çıkan bir ürün üzerine felsefe yapıyorlar. Hep bir kaos, hep şu küfürlerle bile izah edilemeyen kaos.


" Hayatim, bak. Eğer bu dediğim şeyi alırsak önümüzdeki ay söz senden başka bir şey istemiyorum." dedi.


" Hep aynı fıkra. Geçen ayda yine aynı muhabbeti etmiştik. Her yeni olan şeye sahip olmak zorunda mıyız Selma?" dedi.


" Şimdi Selma mi olduk? Dün gece öyle demiyordun ama." dedi.


" Etrafımızda insanlar var Selma. Yatak odasını markete taşıma diye sana kaç defa söyleyeceğim." dedi.


Gecenin şehvetinin zaafı adama yeni ürünü aldirdi. Bende kasaya çoktan varmıştım. Kasiyer aldığım şeyleri bipleyen zımbırtıdan geçirdi. İş telaşı içerisindeydi.


" 169 tuttu. İndirimde olan fındık ezmemizi almak ister misiniz? " dedi.


" Hayır, teşekkür ediyorum. Karttan çeker misiniz?" dedim.


" Tabi." dedi.


Eminim bu saçma cümleyi aksama kadar en az 100 kişiye söyleyecek. İnsanları almak veya satmak istemediği bir şeye zorlamak ne kadar aptalca? Marketten çıkıp bir taksiye el kaldırdım. Sabahki bağıran taksiciye bindik. Şansımıza tüküreyim. Neyseki evim yakindaydı. Evi tarif ettim. Birkaç dakika sürdü yolculuk. Taksiden indim.


" Ne kadar vereceğim?" dedim.


" 20 versen yeter." dedi.


Parayı uzattım. İyi işler dileyip binanın içine girdim. Evin kapısını anahtarımla açtım. Artık evimdeyim. Akşama az bir vakit kaldı.