Özgürlük kavramı her birey için farklı anlamlar ifade eder. Kimilerine göre fiziki olarak özgür olmak kendini hür hissetme konusunda yeterli olur. Örneğin yürüyüş yapmak, koşmak, şarkı söylemek, sahilde ciğerlerine derin bir nefes çekmek. Bunların yanında ruhsal olarak da özgür olmak ister insan, bunları da şu şekillerde örneklendirebiliriz: aile baskısından kurtulmak, para ve mevki sahibi olmak, bazen sevmek, bazen sevilmek... Bunlar gibi örneği fazla olan insan ölçütüyle sınrlı düşünceler özgürlük olarak düşünülebilir.

Verdiğim örneklerdeki gibi özgürlük her insan için farklı anlamlar ifade etse de aslında hepimiz kendi bilgi sınırlarımız içinde sözde özgürüzdür. En özgür olduğunu düşünen insan bile en özgür olduğunu sanması ile kendini dışarıdan içeriye bir tutam ışık bile giremeyen hücreye kapatmıştır en başında.

Peki bunca örneğe rağmen insan nasıl özgür olacak? Tabii ki olamayacak. Ancak bilgi sevgisi, düşünce, akıl yürütme, sorgulama ve kişisel hazlardan uzaklaşma kavramlarıyla aklımızın sınırlarını genişletmek pekâla mümkündür. Bu kavramlar her ne kadar subjektif bir olgu gibi gözükse de günümüzde veyahut geçmişte bu kavramlara önem vermiş kişiler ya büyük icatlara imza atmış ya da şu anki sanatın sanat olmasını sağlamıştır. Dolayısıyla bu kavramlar akıl sınırlarımızı genişletmede yani bir nevi özgürlüğe yaklaşma yolunda önemlidir. Bu yolun başı, herhangi bir veya kişileri ön yargılarımız ile bir kalıba sokmaksızın düşüncelerini dinlemek, bu düşünceler doğrultusunda düşüncenin daha önce doğurmuş ya da doğurabilecek sonuçlarını göz önüne alıp çözüm bulmaya çalışmak ve en önemlisi okumaktan geçer. Okumak, anlamak için en kolay yoldur. Dolayısıyla farklı fikirleri okumak, sorgulamak ve kendi zihin süzgecimizden geçirip yeni bir düşünce ortaya koymak sınırlarımızı genişletecektir. Bu sınır genişletme zincirinin bir sonu yoktur fakat bu sağlam zincir sayesinde ön yargılarımızın bize koyduğu sınırları kolaylıkla aşabiliriz. (Zincir kelimesi daha önce hiç bu kadar özgürlük kavramını çağrıştırmamıştı değil mi?) Bunun gerçekleşmesi büyük bir adım, aynı zamanda ne kadar yolun başlangıcı gibi gözükse de bu doğru başlangıç bize başka başlangıç kapıları aralar.

Özgür olma başlığı altında inanç meselesine gelcek olursak bir dine veya inandığınız her ne ise bu olguya körü körüne inanmak, sorgulamamak bir ölü olmaktan farksızdır. Bu doğrultuda bir ölünün özgür olması söz konusu değildir.

Sonuç olarak özgür olmak sorgulamaktan, düşünmekten ve felsefeden geçer; en azından içimizdeki ilkeli öldürür. Bu deneme yazısını yazarak ve egemen düşüncemi açıklayarak ben de kendini bir zindanın içine kapatmış gibi gözüküyorum ama en azından pencereli ve anahtarın buralarda bir yerlerde olduğunu hissediyorum.

İnsan özgür olamaz ancak olmaya çalışır ve bu yolda önemli olan özgür olamayacağımızın farkında olmaktır.