Sana ağlamadım

ama

seni ağladım..

kan kustum bazı geceler,

bazı geceler yastığım şahit,

duvarlar tanık, sesim kısıldı öldüm sandım.

uyandım sonra bir vaktinde gecenin, sigara yaktım, birinciden bir şey anlamamışım ki bir daha yaktım

aldım resmini karşıma, dedim neden? dedim niye?

susma, bir şeyler söyle.

gün doğumunu izledim sonra,

günün sensiz doğuyor oluşuna kızdım

sensiz sabahlara, simide, çaya, kuşlara kızdım.

üç bin kez geldi adın dilime sustum, suskunluğuma kızdım.


seninle hiç yürümedim ama

seni yürüdüm.

bak bu cadde, bak bu kaldırım, bak bu sokak tabelaları ezberledi adını.

şehirlere, köylere, dağlara, denizlere ve bütün kuzey yarım küreye seni taşıdım, coğrafyayı sen kıldım.

pusulam saydım gözlerinin kahverengisini

nerede bir yerde kaybolsam sokağına çıktım.

bütün sahillerde el eleydik, bütün otobüs duraklarında beraber bekledik, beraber oturduk en arka koltuğa, aynı kulaklıktan şarkılar dinledik.


seninle hiç kavga etmedik ama

sana küstüm.

küfürler ettim ağız dolusu, yeminler ettim bir daha bakma o mutlu olduğu resimlerine

kızdım, kırıldım, incindim kaç milyon kere

her defasında dönüp affettim, her defasında dönüp kahrettim

dedim niye?

dedim neden?

Sarılabileceğim kadar yakın olsaydı keşke.


seninle hiç öpüşmedik ama

seni çok öptüm

saçlarını bilhassa.

Başını göğsüme koyduğunu hayal ettim, her santimetre karesine dağılan saç tellerini öptüm kaç mevsim

utandım dudaklarını öpmeye,

gözlerimi yumdum, alnından öptüm ve avuç içlerinden kokusunu içime çeke çeke.


Dedim nasip,

dedim hayırlısı,

dedim neden olmasın.

Olmadı.