Bir gece daha sise boğuldu.
Yıkılıp kaldıkça birisi çıkıp sisler içerisinden elimizden tuttu,
Düştüğümüz yerlerde hep yeni bir el uzanıp
"Koş" diye bağırdı
Koştuk.
Ellerimizde acı bir tat.
Güneşi beklerken
Sırt sırta verip
Önce kendimizden vazgeçtik sokak ortasında
Sonra muhtemel geleceğimizden.
Gelecek bırakmak için sırtına yaslandıklarımıza.
Korkmadan,
Çekilmeden geriye,
Düştüğümüz yerden kalkıp
En karanlıkta
Aydınlık için savaştık şafağın kopuşuna dek.
Zordu susmak o gecelerde,
Susamadık.
Düşünmeye yer kalmadığı anlar,
Düşüneni sevmezler zaten bu topraklarda.
Nazım'a yasak koyanlar,
Gitmediler, perdenin arkasına saklandılar,
Korkar gözlerle izliyorlar kalabalığı.
Bir takılsa ayakları,
Onları yerden kaldıracak kimseleri kalmadı.
Toprağa selam olsun.
Nice yiğitleri kucakladı.
Bir meşale yandı,
Bir bir uyandı tohumlar.
Göremediler toprağın altında yeşermeye başlayan fidanları.
Anlayamadılar akıp gelen o pınarların bir bir birleşip deltada
Koskoca bir nehre,
Ayağa kalktığında cevval bir çağlayana dönüşecek.
Dikilince kırmızı elbisesiyle bu toprakların kadını,
Silik yüzlerin,
Gözleri karaya bürünmüş,
Pusun içinde yaşamaya alışmış,
Karanlık adamlara karşı.
Nasıl bir set çekebilirdiniz bu çağlayana karşı.
Aydınlığın ışığı yandı bir kere.
Korkanlar hayatta kalamazlardı.
Korkmadık.
Korkanlara demirden parmaklıklar vardı,
Korkmadık.
Gittiğimizi sanıyorlar.
Gitmedik.
Solacak sandılar bu küçük fidanlar,
Bir orman yarattık yemyeşil.
Bir orman gibi kardeşçesine
Yaşamak bu.
Nazım'a selam olsun.
Oray Köseoğlu
2022-04-07T14:37:09+03:00Çok teşekkür ederim efendim. Beğenmenize sevindim ((:
Ferhat korkmaz
2022-04-07T12:25:26+03:00güzel bir şiir olmuş okurken keyif aldım kaleminize sağlık