İnsan sürgün edildiği yere âşık olur mu hiç?

Olur efendim, hem de öyle bir olur ki,

Önceden evi saydığı yere dönmek,

Artık ona sürgün gelir,

Nedir onu yazgısına bağlayan peki?

Aşktır efendim, sadece aşk.

Hem de öyle büyülü ve büyük bir aşk değil,

Bildiğiniz her köşe başında rastlanan,

Alelade bir aşk,

Nedir peki aşkın hikmeti, nereden alır kudretini?

Umut efendim, bir parça umut,

Ama öyle büyük falan değil,

Yama gibi sadece, yırtığı örtecek kadar,

Daha fazlası değil,

Neden yetinir bütünüyle baştan yaratmak dururken kendini?

Hakikat efendim, herkes tamamlanmak ister yalnızca,

Özüne yabancılaşmadan,

Yaralarını yamamak ister, fazlası değil,

Aşk neyi ister o zaman?

İnanç efendim, kör bir inanç,

Sorgusuz teslimiyet, neden aramayan sevgi,

Abartan bir ağız, inanan bir çift kulak,

Yeniden doğmak ve ölüm,

Neden ölümüne teslim olur insan?

Yaşamak için efendim, var olmak için,

Ancak ölecek olan var olabilir çünkü,

Ölümsüz olanın varlığı anlamdan yoksun,

Yaşamak nedir o zaman?

Acı efendim, düş kırıklığı,

Yetişememek, yetinememek,

Yarım kalmak, eksilmek...

Ne yapmalı o zaman bu karmaşada?

Yaşamalı efendim, sormadan, 

Öylece yaşamalı sadece,

Sürgünde yeniden doğmalı, 

Umut besleyip körü körüne âşık olmalı,

Ölümü bile bile yine de yamamalı boşluğunu,

Hem abartan ağız hem inanan kulak olmalı aynı bedende,

Yetişemeyeceğini bilerek koşmalı,

Hesap etmemeli efendim,

Yaşam biraz aptallık gerektirir,

Bir salağı oynamalı bu sahnede,

Perde kapanmak için kimseyi beklemez, 

Zamanı gelip kapandığında,

Herkes biraz yarım kalır,

Ne bir eksik ne bir fazla,

Hepsi bu efendim.