Bilmediğin bir kentin hiç geçmediğin caddesindesin. Tan yerindeki kızıllık yerini güneşin sıcak yüzüne bırakmak üzere. Sokak lâmbaları bir bir sönüyor şehri örten karanlık aydınlandıkça. Kimisi çok geveze, kimiyse suspus olan kuşlar kanat çırpıyor yeni güne umarsızca. Bir evin kapısının önündeki yağ tenekesine dikilmiş gül sessizce tomurcuğa duruyor. ”Kaderinden kaçamazsın.” diyor bir otobüs durağına mavi boyayla yazılmış duvar yazısı. Hemen altında da çok istersen kozanı yırtabilirsin diyen bir kelebek resmi. Şiiri de vardı diye gözlerini kısıp anımsamaya çalışırken, bir anda mısraların dilinden dökülüvermesine kendin de inanamıyorsun.
“Bir ipek böceği gibi tel tel
Kozamı ördüm yıllardır bu nemli odalarda
Kelebek olup uçma zamanı geldi şimdi.”
Ahmet Erhan
Henüz uçamasan da, içinde bir yerlerde olduğunu bildiğin ve sana dair her şeyi bir arada tuttuğuna inandığın boşluğunla adımlıyorsun patikaları. Ömrünce aradığın anlam dehlizlerinin kıyısında dolaşmaya değil, açıklarında boğulmaya talipsin. Varlığı olan ya da olmayan herkesten soyunmuşsun, çıplaksın; çırılçıplak. Yerlere atılıp üzeri defalarca çiğnenmiş gönlünü eğilip alıyor, öpüp geçip giden ömrünün sol tarafına yerine yerleştiriyorsun. Elden ele devşirilerek buruşturulup atılan ruhunu da sigara kağıtları gibi tırnaklarınla düzeltiyorsun hiç kırışmamış gibi. Aynalarda gördüğün, yüzünün lekesiz, kusursuz veya pürüzsüz olması değil, sırlı aynanla sadece ikinizin sır bildiği kalp yangınını söndürme derdindesin. Olamamışlıklar, yarım kalmışlıklar ömrünün gri tarafında ve sen tüm renklerinle, tamamlanma umudunu kimsenin eline bırakmadıklarınla geçiyorsun kaldırımın diğer tarafına. Verilen vaatler silinen lütuflar hep geride kalıyor. Her adımda bir yükün eksiliyor, hafifliyorsun. Bir şeyin eksikliğini hissetmekle hiç olmayacağını bilmenin farkını çok iyi biliyorsun. Çırpınmalar bir kere daha başa sarmadan yola revansın. Bir şehrin sokaklarında gölgenle birlikte kaybolup, kimsenin bulamayacağı gözlerden ırak yerlere gizlenmişsin. Saklandığın yerden çıkman için elma da deseler armut da deseler kararı tek başına verecek olansın. Kokun olmasın, ismin bir sesle çağrılmasın istiyorsun. Yalnızlığın şarkısı kulağında bir başınalık olarak çalınmasın, acıklı besteler mazi olsun.
Sonra ışıklar yanar, kapılar açılır yolun karşı kıyısında
Ahşap doğramalı penceresini kapatan nakışlı bir perde aralanır tam orada. Yatağının başındaki halıda su içen ceylanlara sırtını dönmüş bir çift güzel göz, parmağıyla “ben” yazar hohladığı camın buğusuna. Sonra da uçsuz bucaksız bir deniz işler sevdiğine nakıştan, mavi dalgalar onu can özünün kollarına, sıcaklığına, nemli dudaklarına götürsün diye. Bir kapı sonuna kadar açılır, biri yaka iğnesi diye takar diğerini yüreğinin tam üstüne. Yıldızlardan taç yapar asi ve kırılgan bir perinin saçlarına dili kekeme olan, sonra da şarkılar söyleyen ipek sesine sarılarak uyur. Ayakları üşümez artık yüreği sımsıcak olanın taranan saçları koklanıp göğsüne bastırılanın. Saçlarını rüzgara, yüzünü denize verir prangalarından kurtulan başka bir tutsaklık. Çayın tazesinin yanına simidin en çıtırını getirir bundan habersiz bir yol yorgunu. Gölgesini seven ve asıl gerçekliğini kendi gölgesinde bulan bir “o” ve başka gölgelere sığınınca ruh üşümesine şifa bulacağını zanneden “bu” zamirinin bir gün bir meskun mahalde elleri kavuşamasa da ruhları karşılaşır. Maskelerin çıkarıldığı zamanların “biz” olma rüyası görülür uyanmak istememecesine. Ruhu ısıtan ateşin kızıllığı, yek vücut olan gölgenin üzerine yayıldıkça yayılır. Yorgun kelimelerin sürüklendiği siyah beyaz fotoğraflar gibi olur sayeler. Hafızası olan sarmaş dolaş dokunuşlar gibi tüm "benlerin" hapishanesinden çıkar ve güzelleşir. Çok sahi. Öyle gibi. Kandırıyor ve inandırıyor. Hem hakikat nedir ki? Zihinsel ya da fiziksel. Orada ya da burada. Uzak veya yakın. Işık ve gölge. Hepsi biz ve bizden ziyadesi.
Bir anlam tepetakla düşer yaşamın çatısına… Kendinden gidip, çoğalarak kendine dönenlerin ülkesine. Geceye ve gündüze, aydınlığa ve karanlığa doğru soyunup her şeyi temrin ederek başlayanların üzerine.
(*) Oruç Aruoba
Sevda Gülle
2022-09-29T23:52:02+03:00Çok teşekkür ederim 🌸
Beyza Soukbaş
2022-09-29T22:13:45+03:00Çok beğendim üslubunuzu🤌🏻