"Bayan Çok Güzel!"

"Buyur Bay Aşık Gibi Sever?"

"Hava çok güzel değil mi?"

"Evet, bulutlar da..."

"Oynamak ister misin?"

Soruyla neyden bahsettiğini anlayamadan cevapladı:

"Bulutları... bir şeylere benzetmece."

Bunları söylerken cevabımı bilircesine, önümüze serilmiş yemyeşil çimenlere uzandı; gökyüzünü izlemeye koyuldu. Bir yandan da çağırır gibi bakıyordu, hiçbir şey söylemeden yüzüme.

"Bak şu tıpkı şiire benziyor." derken eliyle de işaretliyordu bulutu. Yüzüne baktım, gülümsüyordu.

"Bulut şiire benzer mi?" dedi.

Gözleri de gülümsüyordu bu defa, sormam gereken bir soruyu kaçırdığımı hatırlattı. Sorusunu tekrarladım, bu defa üstlenmiştim soruyu, içimde heyecanlı bir cevap arayışı meydana getirmişti bu gülümseme:

"Bulut şiire benzer mi?"

"Benzer tabii."

"Neden?"

Cevabı biliyordu ama dalmış gibiydi, gözleri bulutları sıyırıp gökyüzünün en yukarısına dalıyordu. Sonra aşağılarda bir şey unutmuş gibi birden gözlerini döndü yüzüme:

"Gözlerin de benziyor şiire, bulut niye benzemesin ki?"


Bu defa ikimizde gülümsüyorduk, sanki cevabı söylerken ikimizde bulutlardan sıyrılarak mavilere süzüldük. Unuttuğu şeyi bulmuş gibiydi. Biraz zaman geçti, demin işaretlediği bulut uçakların önünü kesiyordu az ileride.

"Benzeyebilir..." dedim.

Anlayamamış gibi bakıyordu.

"Bulutlar, şiire benzetilebilir tabi." diye tekrarladım.

Demin yaşananları unutmuştu sanki, hatırladığında tebessüm ediyordu:

"Bak bu da çiçeğe benziyor."

"Saksısı yok ama!"

Gözlerimi kısmıştım, ellerimle çiçeğe saksı yapmaya çalıştım. Pek benzememişti ama sanki gerçek bir çiçeğe saksı vermişim gibi mutluydu yanımdaki gözler.

-22/09/27