Nasibini açıyoruz ama nasipleniyor muyuz? Uğur getirdi diyoruz ama her şey yolunda gidiyor mu? Ağzımızdan çıkanların gerçekten sahibi miyiz? Bence hayır. Mutfağa girip heyecanla yaptığım pastayı kendim yiyemiyorum bile. Nerede benim emeklerim ve karşılığında aldıklarım? Aslında şu an kafamda dağınık halde olan düşünceleri toparlamak için yazmayı yeğlesem de yazdıklarım beni daha da karıştırıyor. Evet evet, tam da böyle. Bilgisayarımı açıyorum, yazayım diyorum, kelimelerin nasibini açıyorum, nasipleniyor muyum, yine hayır. İçimden güzellikle kopup giden düşüncelerim beni neden rahatlatmıyor? Fikirlerimi neden bir mantığa bürüyemiyorum? Belki de bütün bu söylediklerimin öznesi ben değilim, etrafımda olup bitenlerin beni ve hayatımı yönlendirmesidir. Hayatımı yönlendirecek, etkileyecek kadar güçlü fakat beni rahatlatacak, dinlendirecek kadar güçlü değil. İşte bundan bahsediyorum! Ben olayların tam içindeyim fakat o olaylar beni neden öznesi yapmıyor? Sadece nesne olmak bana yetmiyor, ben kendi yaşadıklarımın, hayatımın, sevgilerimin, hislerimin öznesi olmak istiyorum. Bir şeylere bağlı kalmayayım, bağlanayım ama düğüm olmayayım, yaşayayım ama yaşatayım da. Düşüncelerimi toparlamak adına açtığım beyaz sayfada bile düşüncelerimi toparlayıp yönlendiremiyorum, her telden bir kelime gelip yazılmayı bekliyor. Halbuki o kelimenin hiç yeri yurdu yok. Fakat yine beni özne oluştan çıkarıyor ve kendine göre yerini buluyor. Ben neredeyim? Yalnızca beyaz sayfanın karşısındayım, tüm heybetimle duvar misali sessizce duruyorum. Ama neden? Hayatımın olağan akışında da özne olmayıp öylece izliyorsam vay halime!