A. Schopenhauer 3 tür yazardan bahsedilir der: Birinci tür düşünmeden yazanlardır. "Bunlar hafızalarındakini veya hatırlayabildiklerini yahut hatta doğrudan başka insanların kitaplarındakini yazar." Bunlar sayıca en kalabalık zümredir. İkinci küme yazarken düşünenlerdir, bunlarda oldukça kalabalıktır. Üçüncü küme yazmaya başlamadan önce düşünmüş olanlardır. Düşünmüş oldukları için yazarlar. "Nadirattandırlar."


Neden yazıyorum?


Karınca İbrahim'in ateşine su taşıyormuş. Görenler demiş ki "Bu damlacıkla ateşi söndüremezsin. Hem zaten bu küçücük adımlarla da oraya varamazsın." Karınca "Olsun, niyetimizi belli edelim" demiş


Benimki de biraz o hesap. Okumanın ve yazmanın önemine inanıyorum. Durduğum yer, niyetim belli olsun diyorum. Yalnız olmadığımı hissetmek için de yazdıklarımı paylaşıyorum.


Schopenhauer sınıflandırmasına göre birinci türdeyim. Bir kelebek olduğumu düşlüyorum. Okuduklarımdan öğrendiklerimi, bir kitaptan, bir yazıdan aklımda kalanları, bir yazının, sözün düşündürdüklerimi aktarıyorum. Okumak çoğalmaktır ve yazmak , paylaşmak toplumcu bir eylemdir.


"Nadirat" tan değilim. Bir kelebek gibi kanat çırptığımı düşlüyorum. Kelebekler yurdun her yerinde kanat çırpıyor. Kimbilir, belki yukarlarda biryerlerde fırtına çıkarırız.


"Bir karınca çalışkanlığıyla yollara düşenlerimiz var binlerce "demeliyiz belki de. Okumak ve yazmak yaşam şeklimiz olmuş. Bu yüzden geleceğe umutla bakalım. Yazıyorsam, umut için.