Kimine göre bomboş bir uğraş, kimine göre ise hayat felsefesi.

Çağlar boyunca süregelen edebiyat kavramı birçok evreden geçmiştir. Kimi zaman konu, kimi zaman üslup birçok kez değişip yenilenmiştir.

Peki size göre edebiyat boş vakitlerde uğraşılabilecek bir uğraş mı?

Yoksa yüksek bir ciddiyet ile üzerinde durulması gereken bir meslek mi?

Edebiyatın çok kapsamlı ve geniş bir kavram olduğu kanısındayım.

Yani şöyle ki bir memur da edebi eser üzerinde çalışabilir, bir kurye da aynı şekilde.

Edebiyat bir nevi insanın dünyaya bakış açısıdır. Kimi mavi görür bu esrarengiz dünyayı kimi gri.

Kısacası sen bir balıkçı teknesini sadece denizin üstünde yüzen bir odun parçası olarak görürsün. Bir başkası ise o balıkçı teknesini gözlemleyip bir şaheser yaratır.


Günümüz popüler kültüründe birçok yeni yazar türedi ülkemizde. Özellikle bu zorlu salgın döneminde eline kalem alan bir şeyler yazmaya başladı. Aslına bakarsak bu ülkemiz için çok değerli ve umut verici bir durum.

Okuyan, yazan, araştıran bir nesil. Bilinçli bir toplum için başka ne istenir ki…

Fakat günümüzde türeyen “yeni” yazarlarımız edebiyatı tamamen bir iş, geçim kaynağı olarak görüyor. Hâl böyle olunca bu yazarlarımız sadece belirli bir kitleye hitap etme uğraşına giriyor.

Dini, aşkı, siyaseti mütemadiyen o kadar güzel kullanıyorlar ki, insanları kandırma konusunda cidden çok başarılılar.

“Ben aşk konusunu ele alırım ve bu konuya fantastik şeyler eklerim, lise öğrencilerine hitap ederim” diyerek tamamen çıkar amaçlı bu işe giriyorlar. Bunun sonucunda eserleri ne kadar sağlıklı ve besleyici oluyor? Fikirlerinizi almak isterdim.

Mamafih ortada ne edebiyat kalıyor ne sanat…

Bu durumdan en çok gençler zarar görüyor maalesef. Aşk, acı, keder, mutluluk gibi kavramları kitaplarda nasıl görüyorlarsa beyinlerinde de öyle kalıyor, hayatlarında da o şekilde uygulamaya çalışıyorlar.

Ülkemizde bu tür “bilinçsiz” yazarlar gün geçtikçe fazlalaşıyor. Büyük bir çoğunluğu estetik kaygıdan uzak, tamamen işin maddi kısmına odaklanıyor. Böyle olunca da yeni gelen nesil, gençler hem hayata hem de kitaplara yanlış ve sağlıksız bir açıdan bakıyorlar.


Bütün bunları bir kenara itelim. Bu topraklar o kadar usta kalemler yetiştirmiştir ki...

O eşsiz İstanbul Boğazı'nı ve oradaki balıkçılık yapan insanları Sait Faik’ten;

Aşk, tutku, özlem gibi kavramları Sabahattin Ali’den;

Çukurova’nın o çalışkan, boynu bükük, ezilen insanlarını Yaşar Kemal’den daha iyi anlatabilecek kalemler, yazarlar gelir mi tekrar bu yeryüzüne? Hiç sanmıyorum.