tanrılar birbirini ve insanlarını tanımaz yeterince

insan kendisinin ihanetidir

insan;

önce tanrı'ya,

sonra kendisine ihanet etmiştir.

ihanetinde boğulan insanın bulantısı;

kronikleşmiş bir zift gibi

yüreğini yakmış olsa bile,

asırlarca devam etmiş ve edecektir.

ihanetimin merkezinden

terk edildiğim yerden

dünyadan

ulaştırmaya çalışıyorum sana sustuklarımı


ağzımın kenarında bir parça kan bulursan,

susmadan önce gülmüşüm demektir.

ama sen bana bakma

ben doğduğumdan beri

kamburluğumu taşırım,

sırtımda

yani senin yalnızlığını kabul edip

nefes alır gibi boşluğuna sarılıyorum

senin yokluğun,

benim varlığıma ne kadar da benziyor.

şimdi şehrin gri uğultusu

ciğerlerimdeki hırıltıya sebebiyet veriyor.

ve ben yeni doğmuş bir bebek kadar üşüyorum ama ağlamıyorum.


yoksa bir peygamber doğuracak kadar,

acıya mı gebesin?

hüsran dolu bedenin

dururken gecenin karşısında

yüreğimiz çürüyor.

bu inançsız ruhun türküsü,

yarım kalmaya mecbur.

sen;

sırf kendini aradığın için,

hep eksik hissedeceksin.

yaratılış;

kusurlu, defolu, noksan.

sevgili oğlundan, son mektuptaki son satırlar.


ey, insan!

tanrı'nın son pişmanlığısın.

sen utanmayı bilmedikçe,

gofer ağacı bile kurtaramayacak seni.


evreni tanrı,

ihaneti insan yarattı.

ve insan kendisine kıyameti hazırlamakla meşgul


bak sevgilim, burada İncil'den alıntı yapıyorum:


Rab baktı, yeryüzünde insanın yaptığı kötülük çok, aklı fikri hep kötülükte.  İnsanı yarattığına pişman oldu. Yüreği sızladı.