yağmur üstü kalmak şöyle dursun

böylelikle mobilyadan kaçınır

demirsiz çocuk parkı veya 

densiz bir uçak olurduk şu apartmanca


   ulan sen yok musun

şeytanaldı gözlerle bakıyorsun ayna sandığım

siyah bir kuştan ve çeperleri tuvalsiz kalmış

en eski diller de senin mabed de sen

manş denizi yaşımı büyütse diyorum

bir pubda saatten ve farkından arınmış

bir pubda biralar belirsiz ve cüzdansız

bir pubda kapısında ademi asmışlar

bir pubda olmayacak işler 

bir pubda seni düşünürken


camden town'da 

bütün köşe başları bozulmuş

türkçe konuşan bir gece arıyorum

yağmur gibi arıyorum

seni bulmuş gibi

sen ki benim bütün güzel kelimelerim

içremi uzattığım umulmadık saatlerde

bir parça koparıp tütünsüz çiğnediğim

   camden town'da

   kabuk olmasam masaya vuracağım kendimi 

   takasa çıkacağım

   hepi senle


- beni bulamazsın içinde, çünkü nehir, çünkü çelik!

çünkü

gözlerin kaçtığı

bir çirkin beden kadar benim çoğul olmayışım

önce kahrımı arşınlamam lazım

sonra bir kaldırımda plastik bardaktan bourbon

sonra ver elini salomon aç kapıları

katedral duvarlarında annemi arayıp

deport edilmeden öldürebilirim bir lavuğu

- yapamıyorum neden?

gözlerin kaçtığı bir çirkin beden

kaçar adım bir pubdan diğerine geçiyorum


camden town'da

koko'nun bitiminde gözlerimi kavuşturuyorum

kusmuklara tanrı resimleri çiziyorlar

ağır bir aksanla vurulmuş yatıyor the clash

hayatımın bassline'ında üç tam sessin

londra bizi ölmeğe çağırıyor

sen yine de doğum gibi bileceksin

gövdendeki unutulmuş mayınları

bir fidan gibi dikeceksin şakaklarıma

bileceksin ellerin soğumuş havadan değil

kanın meryem gibi temiz

bütün kötülükler saf duruyor sende

   taşkın bir sela bu ya da nehir ya da çelik 

   her ne dersen

   her nerdeysen

   geç oldu

   evine git istersen


camden town'da

bir pubda

oturmuş seni düşünüyorum