Gözlerim anılarla doldu taştı hislerden. Kaldıramadı kalbim yarınların umutlarını ve dünün kabuklarını atamadı içinden. “Sürekli kanattıklarındandır” dedi babam. “Mızrakla deştikleri kalbi sana ben verdim” dedi Tanrı Ve mızrak tutan şeytanları da. Bilerek kanattılar her yanını. Yangınım sönsün diye.
Özlem savaşa dönüştü gözlerinde. Gördüm. Umudu savaşmayı. Ve ruhum gücünü fark etti kollarında. Yeniden filizlendi ışık gökyüzünden. Sızdı yeniden kan söndürmek için. Kabuklarını attı kalbim yeni yaralar için. Artık hazırdım seninle olmaya. Hayata karşı koymaya. Birlikte savaşmaya. Her şeye rağmen. Varlığınla ve umut ışığınla. Sen ağladın gözlerim karardı. Pusulam, kuzey yıldızım. Söz olsun bu laflarım. Gelecek bizim için gelirken durup bekleyen olmamak için ant içtim bu gece. Etrafımdaki her şey toz olup uçana kadar, tutunacak tek dal kalmayana kadar tutunmak yosunlu gökyüzüne. Ve kopan fırtınayla çırpınmak delicesine yeryüzünde; ıslak, karanlık, kafeste. Gel içime al beni. Kapı senin, kalp senin, ruhtan ibaretim karşında. Affet, dizginle beni sevdanla. Karanfil bırak ruhuma ve izin ver benliğime.
Ak bana doğru ey yıldızım. Asırlardır sabit kalan seyrim değişsin, nevrim dönsün ateşinle. Ayak sesinle titresin evren, sallansın. Patlasın taştan kalpleri melek yüzlerin. Öyle bir yak ki beni dudaklarımdaki melodi bile seni fısıldasın bana her gün her gece.
Seni sayıkladı ümitlerim, hayallerim. Tekrar tekrar doğurup birlikte yaşatsınlar kalbimde bizi. En güvendiğim sen, öğretsin beni bana yeniden.
Kapkaranlık bir evrende önümü gösteren gözlerindeki pırıltıydı, söyle bana ona kanmak mı suç oldu şimdi? Sevmek mi güç geldi yoksa çabalamak mı? Varolmanın savaşını verdiğimi hatırlattı sana olan hislerim. İçimdeki sana ait parçalar buldurdu göğümü, dünyamı. Zaman ileriye gittikçe ben geriye aktım. Sanki döndüm anne karnına, okyanusa yeniden. Ve ciğerimdeki boşluğu doldurdu gözyaşların, yeniden boğuldum. Kucağına al beni, uyut göğsünde. Sonsuzluğa dek…