rüyamda satranç taşıydım. stefan'ın cümlelerinde, kahve masalarında, truvalarda... tek amacı, hedefini doğrulamak isteyen bir satranç taşıydım. samimi anlarımı kahve masalarında geçirirdim. koyu sohbetlerin arasında stratejilerini harekete geçiren gençlerin/yaşlıların hamlesiydim. gelir gözümün önüne: "hanım kuruyla pilav yapacakmış akşama..." diyen, kendini yaşanmışlıklarına, yaş almışlıklarına bırakan yaşlılar... sonrasında silik bir an belirir; işlerinden, aşklarından bahseden gençler... bense o sohbetin arasında ciddiyetle yapılan hamlelerin taş olmuş haliydim. ama dedim ya, tek amacı hedefini doğrulamak isteyen bir satranç taşıydım. stresli anlarımı truva masalarında geçirirdim. göz kontağı kuran rakiplerin hamleleriydim. stresli ve heyecanlı anlarımdı. ciddiyetle yapılan her hamleydim, fazla ciddi.

sonrasında zihnimde süzülen stefan cümlelerinde bulunuyordum. titanik atmosferi sunan gemide istifini bozmaksızın güverte konseri veren çalgıcılar arasında ruh halini en çok merak ettiğim kendi kendiyle hamlelerini gerçekleştiren: "satrançta kendine karşı oynamak, kendi gölgenin üstüne atlamak gibi bir çelişkidir." diyen dr. b'nin elinden çıkıyordum. ve ben bu üçlemenin arasında birilerinin galibiyetiyle sevinci olan satranç taşıydım.