Dün hayatımızı zehirleyen şeylerden bahsettik ve bu durum gerçek üzerine titiz bir araştırma yapmamızdan kaynaklanıyor.
Hayatımız basit keyifler üzerine kurulu. Bunun böyle olması da birazcık bizim tembelliği sevmemizden kaynaklanıyor. Tembellikten kastım tamamen durağan olmayı istiyoruz yani bize kimse dokunmazsa ve biz içinde bulunduğumuz hali hiç bozmaksak sonsuz bir haz içinde olacağız. Ama biliyorsunuz ki karnımız acıkacak, neslin devamını isteyeceğiz, üşüyeceğiz bazen, hasta olacağız belki... Bu durumlar da bizim durağanlık halimizi bozuyor. Bir de toplumun içindeysek ki sosyal varlıklarız toplumdan gördüğümüz şeyler sebebiyle sürekli yeni isteklerle uğraşıyoruz.
Geçmişten getirdiğimiz birikinti de var.
Eskinin kalıntıları halinde taşıdığımız tüm atalarımızın özellikleri, bizi herkesten farklı şeyler istemeye zorluyor. Yani sanki her şey böyle durağan haldeki bir kayıt ve bir an geliyor, bu kayıt harekete geçiyor. Bir programın çalıştırılması gibi bilgisayarda. O programa bastığınız anda bilgisayar programın etkisiyle çalışmaya başlıyor. Geçmişten izlenimler, çevremizden gelenler bize işliyor ve işledikçe yeni hisler ortaya çıkıyor. Tam bu noktada biz ne yapacağız bunu kendinize sormalıyız ve şu an günümüzün ve tüm tarihimizin temel sorusu odaklanmalıyız: Hepsi tamam ama tüm bu hislerin ötesinde biz nasıl mutlu olacağız?