Ah o dağların şen bilgisi

Çürümenin esrimenin ataleti

Sarıp beni koynuna uyut Morpheus

Bana ölüler dilini öğret Hades

Ey tanrılar

Külleri toprağa inmeyenler

Ocakları sobaları titreyişi bilmeyen

O yalıncak yaşam

Gözümün şapkası

Bulutlardan ekmek devşiren eller

Ve ey ey gidi

Yaylaların ruhta yarattığı o eşsiz dağılım

Bakın nasıl da parlıyor Kafkas'ın gülü

Yaşamayı bilenler şimdi dağlara kaçtı çoktan

Çetelesi paramparça edilen şehrin iki yüz elli yüzlü sfenksini parçaladı

Görün nasıl yaşanır

Görün incesini surette kalan lekesini

Ve nasıl çalınır rüya

Nasıl...

Ah çıldırmadan alıp gitsem başımı

Ah kendi celladım olmadan...

Ah yukarılar ah küçük benliğim

Nasıl da koşar dururdun bir doğanı avlamak için

Serçeyi kurtarıp nasıl yem oldun avcıya

Ey elime gelen taşın saklı talihi seni ben bir daha elime almadım

Taş kesildikten sonra.