I. Justinianus'un tahta çıkışının(527) hemen başında İstanbul'da yaşanan isyan.


Justinianus tahta çıktığında imparatorluğun iç durumu çalkantılıydı. Fakirlik, vergilerin ödenmemesi ve durumlarından hoşnut olmayan güç sahibi kimseler boy gösteriyordu.

Burada değinmeden geçemeyeceğimiz bir nokta daha vardır: Hipodrom at yarışları.

At yarışları dört renge ayrılmış takımlar (yeşil, mavi, kırmızı ve beyaz) arasındaki iki tekerlekli at arabalarıyla yapılan yarışlardır. Bunları destekleyen demes adı verilen taraftar grupları vardı. Bu gruplar zaman içerisinde siyasi, sosyal ve dinî temayülleri ifade eden siyasi gruplar hâline dönüştüler. Bu taraftar grupları zamanla milletin sesi olmaya başladılar, zaman zaman da hükümetin iradesini etkilemeyi başardılar. VI. yüzyılda Mavi (Kalkedonlar) ve Yeşil (Monofizitler) takımların demes'leri en etkili taraftar grubuydu.

532 yılında başlayan bu isyanın farklı sebepleri vardır. İlki Anastasios'un hayatta kalan varisleri, imparatorluktaki haklarının gasp edildiğini düşünüyorlardı. İkincisi Justinianus düşmanı olan, halk tarafından düzenbazlık ve zalimlikleriyle bilinen büyük memurlar vardı. Son sebep ise Justinianus tarafından büyük yaptırımlar uygulanan, dini bir oluşum olan Monofizitlerdi.


İşin ilginç yanı, iki ayrı dini düşünceyi savunmasına rağmen Venetoi (Mavi) ve Prasinoiler’in (Yeşil) hükümete karşı birleşmeleriydi. Hipodrom'da isyan çığlıkları atan bu iki grup ne kadar güçlü olabilirdi? Justinyen, uzlaşma için Hipodram'a habercilerini göndermesine rağmen bir sonuç alınamadı. İsyancıların toplanma çağrısı olan ve zafer anlamına gelen “Nika”kelimesi isyana adını verdi. Anastasios'un yeğenlerinden birisi yeni imparator ilan edildi. Şehre sıçrayan isyan, farklı noktalarda yangınlar başlattı ve birçok esere kalıcı hasarlar verdi. Bunların arasında Ayasofya Bazilikası -isyandan sonra Katedral statüsü kazanarak tekrar inşa ettirilmiştir- ve Aya İrini Kilisesi de vardı.

Justinyen ve tebaası şehirden kaçma planları yapmaya başlamıştı. Justinyen'in eşi Theodora'nın bu durum üzerine yaptığı konuşma Prokopius'un Gizli Tarih'inde şöyle anlatılır:

"Bir insan dünyaya geldiğinde ölüm, onun için kaçınılmazdır fakat hükmetmiş birisi için sürgün hayatı katlanılmaz bir şey.

Ey imparator! Eğer hayatını kurtarmak istiyorsan bunun için önünde bir zorluk yok! Pek çok paramız var. Hemen şurası deniz ve orada gemiler bekliyor. Fakat güvenli bir yere kaçtığında ölümü, emniyete tercih edip etmeyeceğini iyice düşün. Ben erguvan renkli elbisenin asil bir kefen olduğunu söyleyen eski atasözü ile aynı kanaatteyim."


Bu sözler üzerine Justinyen, kendini toplarmış ve nihayet altı gün sonra isyanı bastırmak için Belisarius'u görevlendirmiştir. Bu başarılı komutan, isyancıları Hipodrom'a sürdü ve orada hapsetti. Ardından da otuz ila kırk bin isyancıyı katletti. İsyan bastırıldı ve Anastasios'un yeğeni idam ettirildi. Justinianus tahtına öncekinden çok daha güçlü bir şekilde oturdu.

Ortalık yatıştıktan sonra Ayasofya daha ihtişamlı bir şekilde beş yıl içerisinde yeniden inşa ettirildi. Ayasofya için üçüncü kez açılış töreni düzenleniyordu.


İlk Ayasofya (Megale Egklesia) MS 360 yılında açılmıştır, 405 yılında bir isyanda yıkılmıştır. İkinci Ayasofya ise 415 yılında tamir ettirildikten sonra bahsi geçen Nika Ayaklanması’nda (532) yıkılmıştır.

MS 537 yılına açılan Ayasofya -tabii ki camiye dönüştürülmesi ve yapılan restorasyonların (558 depremi vs.) dışında- günümüze kadar yekpare ulaşan son hâlidir.

Ne yazık ki İstanbul'da, atriumu günümüze ulaşan tek kilise olan Aya İrini'nin ahşap üst örtüsü bu yangınlarda harap oldu.


Kaynak:


Bizans İmparatorluğu Tarihi - Alexander A. Vasiliyev, Alfa yayınları 2. Baskı(2017).


Görsel:


Bizans İmparatoru Justinianus ve eşi Theodora, San Vitale kilisesi - İtalya/Ravenna. (İki farklı sahneden mozaikler birleştirilmiş)