Üstüne şiirler yazılan, şarkılar bestelenen, uçsuz bucaksız doğaya çiçekler açtıran nisan yağmuruyum. Tıpkı bahar dalları gibi yeşeriyorum, neşemle karışık hüzünlerin toprakla buluştuğu o günde heyecanla yeniden doğacak olan güneşi bekliyorum. Tıpkı dolapta duran ceketler gibi bir omza yaslanmayı bekliyorum. Hatta uzun elbiseler gibi titrek bir vücuda sarılmayı bekliyorum. Kime şifa olurum, kimden şifa dilerim bilmediğim bir bahara dönüyorum. Kurumuş dallara gökten boşalırcasına dökülüyorum ki onlara can verebileyim, şifa olayım. Nisanla neşelenip yağmuruyla hüzünleniyorum, nisanla doğup baharla büyüyorum. Her yeni güne merhabayla başlıyorum. Merhaba demeliyim çünkü merhabayla karşılanacak kadar saygılı ve güzel günler yaşamak istiyorum. Çiçekler açan dallara, yeşeren yapraklara nisan yağmuru olarak dokunuyorum, neşem burada benim. Zaten insanı neşelendiren, heyecanlandıran, yaşama gücü veren de en nihayetinde doğanın bize armağanı olan bahar ve içimize çektiğimiz nefis çiçek kokusu değil mi? Yeni bir baharla karşılaşma umudum olduğu sürece içimi kaplayan çocuksu heyecanımla yaşıyorum. Büyüdükçe, yaş aldıkça ben de nisanla beraber yeşilleniyorum, tazeleniyorum. Böyleyim işte, dallardan süzülen, toprağa sokulan, güneşi haber veren nisan yağmuruyum. Dünyaya bir nisan yağmuruyla ve heyecanlarımla arzı endam etmişim, ne mutlu bana!