Saatlerim ve dakikalarım birbirlerini kovalarken elim ayağıma dolanıyor. Akrebim yelkovanımın peşinde koşarken kan ter içinde kalmış. Ben de koşuyorum bir yere doğru hiç durmayacakmışım gibi. Neden bu telaş ben de bilmiyorum. 100 yaşına kadar da yaşasam hakkını veremeyecek gibiyim hayatımın. Neye ihtiyacım olduğunu bulmak için debelenip dururken hasret kalmış dudaklarım ılık bir melteme.

Uzun bir kavak ağacının altında bedenimi taşıyacak bir gölge arayışındayım. Sanki çöllerde yıllarca su aramış gibi kuru ruhum.

Sonunda oturdum yol üstünde kuru bir ağacın dibine. Çevirdim gözlerimi gökyüzüne, yüzüme değen küçük su damlalarını hissediyor musun? Ben su damlarının hayatın bu hızlı akışı içinde birbirine değmeden geçip giden insanlara benzerliğine hayret ederken saç tellerim yüzümü okşuyor.

Aynı telaşta olduğum bu insanlara değmeden tam yirmi yedi sene yaşamışım. Yüzüme dokunan su damlalarını onlar yüzlerine çarpıyorlar defalarca, rüyalarından bir an önce ayılabilmek için. Bense rüyamı bulmak umuduyla yüzümü döndüm buluta. Sonra göz altlarındaki halkalardan da koyu bir kahve alıyorlar, gün içinde dalmamak için. Ama bazen nasıl sıkmak istersin gözlerini sanki hiç uyanmayacakmışsın gibi, sen de biliyorsun bu lanet olası hissi. Uyandırıldığın rüyaya geri dönmek için hayatın bütün yükünü sırtlamayı göze alacak gibi hissedersin.Omuzların bir sumo güreşçisi gücünde olur, intihar eden bir babayı ve çocukluğu alınmış bir küçüğü aslında dünyalarına kimselerin kabul edemediği herkesi sırtlarsın. Gözlerini yumarsın onlarla birlikte güzel bir rüyaya dalmak için ve süzülürsün yüksek bir binadan boşluğa doğru. Herkesin uyku esnasında bir defa bile olsa yaşadığı o yüksekten düşüyormuş hissi, artık senin benim gibi insanlar için böylesi bir rüya sonrasında gerçeklerle çarpışma hissine dönüşür. Kim bu senin benim gibi insanlar? Kimim ben?

Beynim uyuşuyor bu koyuluktan, bu nefes darlığından. Zamanın hızlı akmasından ama bir o kadar da yavaşlatmasından adımlarımı. Gecenin bir vakti bana bu cümleleri yazdıran uyuşan beynim mi yoksa içimdeki çölde serabını arayan modern köle mi?