Hiçbir zaman o normal kızlar gibi olmadım, olamadım.

Zaten onların normalliği bana garipti...

Normal olmam istendi ama bu istenirken tuhaf, acayip, değişik binbir türlü lakapla beni sıfatlara ve adlara sığdırdılar. 

Ben takılan lakapların, sıfatların ötesindeydim ama anlatamadım. Zaten dilimden anlayabileceğini göreceğim biri, hayatımda öyle var olabilecek biri yoktu. 

Bana en tuhaf gelen de herkes normal olmamı isterken hayatın, yaşanılan olayların hiç de normal olmamasıydı. Bu kadar anormal ve anormalin de ötesinde durumlarla baş başa kalan bir insan ne kadar normal olabilir, neye göre, kime göre normal olup öyle kalabilirdi?

Sanki belirli kalıplara sığmak zorundaymışız gibi birbirimize hayatı zehir ettiğimizi görüyordum.

Evet, çoğul konuşuyorum. 

Çünkü neredeyse hepimiz bunu birbirimize yapıyoruz. 

Hep belirli kuralların içine sığma çabasına sokuyoruz kendimizi.

Sığmayan; kaçınılmaz olarak acayip karşılanan, dışlanan veya yadırganan oluyordu.

Ben de bir toplumun belirlediği, kabul ettiği birçok durumu kabul etmeyen ve hepsinden kaçan olarak asosyal, içine kapanık, değişik, tuhaf gibi lakaplarla kardeşliğimi sürdürüyordum. 

Kardeş diyorum onlara çünkü aslında hepsinde benden bir parça yaşıyor...

Velhasılıkelam, isterim ki 

Bir şeyleri kabul edelim artık.

Uyulması gerektiğine inanılana uyulmadığı için insan değişik olmaz ya da tuhaf.

Sadece içinde bir başka şey taşıyordur görülmeyen.

İnsan herkes gibi yaşamıyor ve kendini sığdırmıyorsa bir şeylere, belki de içinde bambaşka bir hayatın varlığını sürdürmek arzusundadır. 

Davranışların altında yatan temel nedenleri kesin olarak bilinmeden yargılamak; insanı düşüncesizce davranan, düşünmesini, bir şeyleri gerçekten idrak etme noktasına varmayan, varamamış bir varlık olarak gösterebilir, anlayalım...