Senaristliğini ve yönetmenliğini Cenk Ertürk’ün yaptığı güncel bir film olan Nuh Tepesi, babası İbrahim (Haluk Bilginer) ile ilişkisi iyi gitmediği halde onun vasiyetini yerine getirmeye çalışan Ömer’in (Ali Atay) hikayesini anlatmaktadır.
Çocukken diktiği ağacın dibine gömülmek isteyen İbrahim’i oğlu Ömer köylerine götürür. Burada 40 yıl önce dikilen ağacın halkın Nuh Peygamber tarafından dikildiğine inandığını ve bu inanışın köyün muhtarı tarafından fırsata çevirildiğini görürler. İbrahim kendini ne kadar açıklasa da köyün ileri gelenleri Nuh Tepesi’nin kutsal bir yer olduğunu öne sürerek onu din karşıtlığıyla suçlarlar. Umutsuzluğun halkta yarattığı arayış Nuh Tepesi’ndeki ağaca bir kutsaliyet atamıştır. İnanma ihtiyacını gideren ve bunun çevresinde gelişen bu yapı içerisindeki insanlar; inandıkları, medet umdukları bir şeyin yanlış olduğunu zor kabul ederler. İnsanların istekleri için çaput bağlayarak dilek diledikleri, çeşitli ritüeller gerçekleştirdikleri bu tepe, zamanla muhtarın dikkatini çekmiş ve buradan rant sağlamaya başlamıştır. Yönetici için para insanların umutlarından hatta gerçekten bile daha önemlidir. Bunun devamlılığını sağlamak için muhtar, İbrahim ve Ömer ile çatışma halindedir. Böyle bir durum içerisinde bir yandan yıllardır birbirlerine karşı duydukları ama paylaşamadıkları itirafları, duyguları kusan bir baba-oğul ilişkisi yaşanmaya başlar. İbrahim yıllar önce oğlu Ömer’i ve eşini bırakarak Paris’e gitmiştir. Bu yüzden babasız büyüyen ve eşi ile olan bütün olumsuzlukları babasızlığa bağlayan, babasına ceza vermek için fırsat kollayan Ömer ile yaptıklarında bir hata görmeyen, kendi iyiliği için en doğru şeyi yaptığını savunan ve bunun için hiçbir cezayı hak etmediğini düşünen İbrahim’in çatışması, her iki karakterin de kendi yaşantılarına göre haklı oldukları noktalar ile birlikte katlanarak devam eder. Bu Ömer’in okuduğu Suç ve Ceza romanı üzerinden güzel ve güçlü bir şekilde sembolize edilmektedir. Farklı noktaların haklılığı üzerine devam eden bu çatışma, Ömer’in İbrahim’im ölümünü eşine haber verirken duyduğu yeni doğmuş olan çocuğunun sesi ile eşitlenir. Yıllar boyunca babasızlıktan şikayet eden ve her durumu buna bağlayan Ömer, artık babadır ve çocuğunu babasız bırakmıştır. Nefret ettiği ama bir o kadar da acıdığı babası ile aynı durumdadır artık. Babasına son görevini yerine getirmek üzere, tüm karşı çıkışlara rağmen babasını Nuh Tepesi’ndeki ağacın dibine gömer. Film ana noktasında baba-oğul ilişkisi olan aynı zamanda taşra yaşantısına dair noktalar barındıran güzel bir filmdir.
Nisa Gulser
2020-07-11T12:39:38+03:00*Düzeltme : Filmde Ömer karakteri Suç ve Ceza değil, Budala kitabını okumaktadır. Mazur görünüz. İyi okumalar.
Jean Valjean
2020-07-10T23:43:37+03:00İzlememiştim. Bu metniniz sayesinde listeme ekliyorum. Teşekkür ederim bu güzel içerik için.