Öyle yakışmıyor ki yaşamak kendisine,
Hangi aynaya dönse hep aynı kalabalık
Ve kendini sakınmaya meyilli bir taç utangaçlığı
Nerede onun o güvercin temkinli, kaygısız küçüklüğü
Şurada ırmakta yüzen bir yaprak gibi işte
Kayıyor nefret ettiği bir şeylerin üzerinden,
Elini uzatsa tutacak belki, lakin bu el onun değil
Bu kimin eli diyor,
Beni bir mektup gibi yakıp rüzgara salan,
Ayağı uğursuz, dostu suratsız, bu ölü el kimindir?
O ki her sabahın ışığını iplerle çekiyor penceresinden
Büsbütün dağıtmak için sisli düşüncelerini,
Bir balıkçı ağı gibi çekiyor sabahı kederine
Yakalanmak için can atarcasına belki,
Balıklaşmış, başkalaşmış şu el çekiyor kendini
Yılgınlıktan, yalnızlıktan doğduğu daha en başından belli,
Henüz uyanılmış bir düşün yanılgısına çekiyor
Yahu diyor, bu kimin eli?
Beni bir öğle vakti kurşunlara dizdiren, bu kimin ülkesi
Bu kimin havasıdır ciğerimi yakan,
Bu kimin kavgasıdır sırtımda taşıdığım
Bu kimin mağarası, içinde filozoflar, alimler, zerdüştler varken,
Bir atın boynunu sardırıp hüngür hüngür ağlatan
Dünyanın şerefli olunması imkansız çağında doğmuşum;
Biri çıkıp ne zaman istese tutar kandırır beni,
Yüzünde bir gülücük, yalan bir merhabayla
Yahu sahi bu kimin elidir beni düşümden utandıran?
Beni yabancı bulvarlarda tek başıma bırakıp,
İçimi dilediğince bir söküp bir onaran
Bir cenazeyi kaptığım gibi toprağa dikiyorum
Filiz verirken de sanki bir şeyler geveliyor
Yattığın yeri mi yadırgadın diyorum
Yok o değil, o daha değil deyip doğruluyor
Koyaraktan elini sakince omzuma
Açıp ağzını bir cehennem kapısı gibi
Altı uçlu hançerini saplıyor ciğerime:
"İnsan doğar, sorular sorar ve ölür"
Haneke
2021-09-15T23:24:46+03:00Şurada ırmakta yüzen bir yaprak gibi işte
Kayıyor nefret ettiği bir şeylerin üzerinden.
İyi bir şiir okudum. Teşekkürler.