Nuri, ne yaptın be oğlum,
Bıkmadın mı sızlanmaktan?
Bak, sabahın eteklerindeyiz yine,
Üç saate güneş doğacak.
Şu şişenin dibini görebilme umudu değil mi zaten,
Bizi bu saate kadar hep, ayakta tutan?
Diyeceksin şimdi "abi umutsuzluktan içiyorum ben",
Hayır biraderim; umudun yerli yerinde,
Sadece onu ayık kafayla bulmakta zorlanıyorsun.
Yere atma oğlum şu izmaritleri,
Ver bana şu boş kutuyu.
Bak böyle ortasını bükeceksin,
Sonra başından, dibinden tutup,
ileri geri oynatacaksın.
Şimdi kağıt yırtar gibi yırt,
Acele etme, elini kesmeden.
Sana derken izmaritleri hep içime attığım geldi aklıma Nuri,
Kokoreç arabası gibi tütüyorum.
Başımdan tutmuştu beni de birileri,
Sonra ayaklarımın yürüyeceği tuttu;
Malum aşığı yol açarmış.
Kafam onda, ayaklarım voltada,
Bir o yana, bir bu yana.
Mide zaten işe almıyor hiçbir yiyeceği,
O baharatlı, bu tuzsuz,
Hiçbirini yiyemedim onsuz.
Bomboştum Nuri, dümdüz oldum,
Sonra sana dediğim gibi yırttım kendimi ta orta yerimden.
Yazdım, yazdım, çılgınlar gibi, çığlıklar gibi,
Sanki kalemi değil ellerini tutuyor,
Kağıda değil; ona akıyordu içim katre katre.
Orda gördüm nasıl bir katran kaplamış içimi,
Zifirden ama olan kalp gözüm,
sevilmeye yabancı.
Nuri sen çocukken de afacandın lan,
Gidip komşuların eriklerine dalardın.
Bir gün Seyfi amcanın ağacından topladıklarınla kaçarken,
Hepsini avucuma verip kaçmıştın.
Seyfi amca beni bir dövdü, bir dövdü,
Bir avuç eriğin hesabı, bir kamyon dayak olmamalı.
O zaman canımın acısına ağlamıştım yarım saat,
Kimse daha sert vuramaz sanıyordum.
Vuruyormuş Nuri, vuruyormuş,
Elini kaldırmayan birinden öyle dayak yedim ki ben;
On avuç erik çalsam,
Seyfi amca bile canımı o kadar acıtamaz.
İnsanların sorunu ne biliyor musun Nuri?
Ben bilmiyorum,
Bir sürü insan var, binbir dert.
Hepsi çekiniyor, aciz görünmek istemiyor başkalarına,
Farkında bile değilken kendinin, etten, kemikten.
Kimi laftan, kimi dayaktan yana arsız,
Kimi küstüm çiçeği kadar hassas.
Kimi haz peşinde koşar,
Kiminin rızkı az; ona ne gerek haz?
Herkesin binbir hikayesi varken anlatmıyor,
Zorla oturtup çilingir sofrasına,
Ağızlarından cımbızla laf alıyoruz.
Sonumuz nereye gidiyor Nuri,
İnsandan saydıklarımıza mutluluğa ittikçe,
Biz de mutlu olacak mıyız dersin?
İttirelim gidelim Nuri;
Üç lokma bir şey yedik, biraz içtik,
Allah uzun ömürler verirse eğer,
Yine buluşuruz, yine içeriz.
Selametle.