Vapur sesine karışan adımlarla insanların süratlerine eşlik ederek ilerliyorum. Öyle ki kimse başını kaldırıp, bu eski Rum evlerinin güzelliklerini görecek o bir saniyeye sahip değil. Onların bu halleri sanki düşünmekten patlayan bir volkanın kaygılı lavları arasında yürüyormuşum hissi uyandırıyor. Saat epey sabırsız, geç kalmanın eşiğinde olduğumu fark ediyorum. Eski bir âdet olan ziyaret yerine hediye götürme işlevini, bir paket sigaraya sığdırmışım. Sıcak bir kucaklaşmanın ardından, nihayet içi dolu bir sohbetin kelimelere getirdiği anlam ağırlığını taşıyorum mimiklerimde. Başımdan geçen trajikomik olayları anlatıyorum, gülüşü daima güzel bir manzara olacak. Anlatılacaklar bitince susulacaklar başlıyor bu defa. Hiçbir söz söylenmiyor hatta rüzgar dahi saç telini oynatmıyorken, onun varlığı her şeyin anlamına nüfuz ediyor. Elindeki sigaraya ilişiyor gözüm, başımı kaldırıp bu nüfuza şükrediyorum.