Bir güze uyanır bazen gözlerimiz. Bazendir sığındımız mevsimler. Yaş bir çimende ıslanırız bazı, ezilen çimenden çok büyüttüğümüz duygulardır. Çaresiz, dilsiz, mutedir. Duyduğumuz bir sese kulak vermektense, duymadığımız seslere kulak kesiliriz ve boy veren her türlü iyiliği keseriz can damarlarından. Damarlanan bir yaprağın hevesi uzundur oysaki. Düşen yaprak, dalın kırıldığı değil de nedir?


Hayat bazendir biraz da. Uzunca bir gölge değil de nedir yaşamak? Bilirim acı susmaya yaslanır insana değil. Ben ağaca yaslandım. Sustukça acıdım, sustukça büyüdüm çınar ağacının gövdesinde. Biz biliyoruz ki bilmek asıldı bu çağda. Karalar bağlıyor saçlarımızı artık. Kara da bir karartı yok. Gelmeyecek gelecek. Beklemek biraz da yorulmak değil mi yalınayak karada?


Bir ürperti saklıyor bazen yaşamak. Yaşamak sancıyacaksa ayaklarımda varsın sancısın. Sancı, yabancı değil ki acıya. Ey varlığımla varlanan, sabır. Bana bir sır ver. Bize bir sır ver. Sabır yokuşlarında mola verelim, uyuklayalım. Uyanalım dağ bülbüllerine, eşlik etsin sabrımıza dağ çiçekleri de. Dağlanan bir yüreği var dağların. Ağıt, ağlaması değil midir bazen sabrımızın?


Büyümek kabullenmektir. Bağışlayın ben erken büyüdüm, başaklardan daha erken. Tırpanlanan bir yüzü var baktıklarımın. Aynalar koğuşunda gördüklerim, yutulur cinsten değil. O güzelim aynaları bakışlarımızdan, bazen de gördüklerimizden kırdık. Bütün bunların üstüne düşündüğüm ve orada kaldığım bir soru var ki kendime gelmem için kaç mevsime ihtiyacım var bilmiyorum. O güzelim güzü ne zaman kaybettik?