mavi süvariler görüyorum sonra
kendisini inkisar eden rahipler
raylar var terk etmeye yetmeyen
kırlangıçlar çiğ gibi şehrin üstüne düşerken,
cümleler devriliyor ve koca bir enkaza benziyor.
sol cebimdeki son mektup lekesi
mürekkep kadar gürültülü
bir veda kadar amansız
kelimelerle tasfiye ettiğim beyhude İkona
içime sakladığım;
küllerinden yeniden doğan,
inançsızlığımın duası.
göğümü kuşatan karanlığımı kana çevirir
yamaçlarında asılı kalmış rahlenin soğukluğu
hayata ait bir dekor olmayı reddedip,
kıramıyorum kendi yarattığım putları.
bu denli bir unutuluşa razı olmuşken;
hiçbir tinsel ilahi,
ısıtamaz buz tutan yüreğimi.
engin dağlar ve soğuğu üşütecek bozkırlar,
Tanrı'nın ölümü kadar kimsesiz.
önce bir rüzgar eser
sonra fark edersin yalnızlığının büyüklüğünü
o kapı bana hiç kapanmamalıydı
kıyıya vuran dalgalarınla sahilime acı getirdin
dudaklarında çok eski çağların hikayesi
benim hüznüm senin gamına yakışır
hep olmayacak olanı düşler,
söküp atamadığım paslı bileklerim.
kaybolup yitme
bak, ellerim!
bak, göz bebeklerinde sakladığın usanç!
kırmızı jilet ve soğuk nevale,
vartuhi'nin varlığından emin değilim.
aynalardan aynalara yansıdı savrulan sözcükler
soyunu inkar eden soysuz çimenler
yerini yadırgayan kalbim,
kapılar ve raylar kadar acımasız şimdi.
vartuhi'nin de benim de varlığım hurafe
bin yıl geçti yine üzgün ofelya
Emir Benlioğlu
2021-12-08T22:54:22+03:00teşekkür ederim :)
Rana Sezgin
2021-12-08T22:10:16+03:00Baştan sona iyi bir şiirdi. Kullandığınız görsel yine çok güzel ve başlığı da beğendim. :)